Bazen en büyük keyif, olaylara dâhil olmadan, uzaktan izlemektir. Tiyatro sahnesine çıkmaz, perde arkasında kalır, sadece seyredersiniz. Ve işte o zaman, kimlerin gerçekten mağdur, kimlerin "mağdurmuş gibi" davrandığını görürsünüz.
Günümüz dünyasında en büyük yarış, en "dürüst", en "merhametli", en "bilgili" ve en "ilgilenen" insan olma yarışı… Sanırsınız herkes filozof, herkes vicdan abidesi, herkes başkaları için yaşıyor. Ama biraz dikkatli bakınca işin rengi değişiyor. Çünkü bu yarışın birincisi, genellikle en iyi oynayan oluyor!
Sosyal medyada, televizyon ekranlarında, hatta günlük hayatta… Birileri sürekli kendi hikâyesini yazıyor. Ama nasıl yazıyor? Kendi içinde bile tutarsız bir senaryo ile… Dün yere göğe sığdıramadığı birini bugün yerin dibine sokuyor. Dün savunduğu fikri bugün yerle bir ediyor. Ama üslup hep aynı: "Ben dürüstüm, ben mağdurum, ben haklıyım!"
Biraz fazla mı oynuyorsunuz, dostlar?
Bir insanın gerçekten vicdanlı olması için bunu bağırarak anlatması mı gerekir? Gerçek mağdur, bunu ilan etmek zorunda mıdır? Bilgi sahibi olan herkes, sürekli her konu hakkında ahkâm kesmek zorunda mıdır?
İşte uzaktan izlemek bu yüzden eğlenceli! Çünkü bu kadar fazla "rol kesenin" olduğu bir sahnede, oyunu bilmek keyiflidir. Ve bir gün perde iner… O zaman sahte gözyaşları da, yapay cümleler de, büyük iddialar da bir bir dökülür.
O yüzden dostlar, biraz gerçek olun. Rol yapmaktan yorulmadınız mı?