Bazen düşünüyorum… Bu ülkenin onurlu, tertemiz insanlarına neden bu kadar hoyrat davranıyoruz? Bir yanda devlete, millete, bayrağa bağlılığı tartışılmaz gençler… Öte yanda, her fırsatta bu ülkenin altını oyan, bölmek isteyenlere gösterilen ihtimam… Hangisi baş tacı ediliyor dersiniz?

Bunu anlamakta zorlanıyorum! Geçmişi tertemiz, sicilinde tek bir kara leke olmayan, derslerinde üstün başarı göstermiş beş genç teğmen, uğruna ölmeye hazır oldukları devletten hak ettikleri desteği göremiyor! Peki neden? Onları kimler, hangi korkularla harcıyor?

İşte tam da bu yüzden, soruyorum: Bu ülke için ölmeye hazır olanlar mı yoksa bu ülkeye ihanet etmeye ant içmiş olanlar mı daha kıymetli?

Cevap, aslında hepimizin vicdanında saklı… Ama ne yazık ki, vicdanını rafa kaldıranlar, devleti yönetenler! Hainler için her kapı açıkken, vatanı için gece gündüz nöbet tutan gençlere adaletin kapısı kapanıyorsa, biz hangi adaletten, hangi devletten söz edeceğiz?

Bu ülke; ahlaksızın, hainin, düzenbazın pohpohlandığı, şerefin, liyakatin ve vatan sevgisinin ayaklar altına alındığı bir ülke haline mi geldi?

Aydın zihinler için siper kazmak yerine, hainlere kürsü sunmak… İşte asıl utanç budur!

Vatansever gençlerin harcandığı, hainlerin el üstünde tutulduğu bir düzen ayakta kalabilir mi? Asıl sorulması gereken soru bu! Bu ülkenin sahipsiz olmadığını hatırlatmak için, şerefli insanlara sahip çıkmak için daha ne kadar bekleyeceğiz?

Sorular çok, cevaplar ortada… Ama asıl mesele, bu düzenin bir parçası olmayı kabul mü edeceğiz, yoksa onurlu insanlar için sesimizi mi yükselteceğiz?