Değerli Yaşamseverler,

Geçen iki hafta, çocuklarımın sınav ve eğitim süreçlerini nasıl yönettiğimiz üzerine yazmıştım. Bu yazılarıma arşivden ulaşabilirsiniz. Eğitim süreci, insanın hayatının kanımca en ehemmiyetli dönemi. Zira formasyon yıllarında alınan eğitim, eğitim ortamında birlikte yol aldığınız insanlar, bunların hepsi ileride nasıl bir yaşam motifiniz olacağını belirliyor. Ailelerin çocuklarına zengin ve renkli bir yaşam motifi oluşturabilmeleri için çocuklarının eğitim süreçlerini dikkatli planlamaları gerekiyor.

Bu söylediklerimden “proje çocuk” yetiştirmek anlaşılmasın lütfen. Bambaşka bir şeyden bahsediyorum. Ailenin çocuğa kazandırması gereken en önemli yetkinlik, çocuğun “kendi işini kendi görür hale gelmesi” olmalı. Aile çocuk için güvenilir bir eğitim kurumu seçtikten sonra, çocuğun ödevlerini yapmak yerine çocuğun kendi yolunu bulması için alan açmalı, destek olmalı. Eğitim sürecinde sorumluluklarını kendi halledebilen çocuk, yaşamının ileriki dönemlerinde öncelikle kendisine, sonrasında topluma çok faydalı işler yapacaktır. Bunu takiben de maddi olanaklar doğal olarak oluşacaktır.

Ailenin bireye eğitimle ilgili nasıl katkı sağlayabileceğiyle ilgili bu kısa girizgahtan sonra gelin şimdi üniversite diplomasını nasıl size hizmet eder hale getirebileceğinizi konuşalım. Bu yazıyı özellikle geçen hafta üniversite sınavına girmiş ve sonuçlarını bekleyen genç arkadaşlarımız için yazıyorum.

24 yıllık iş yaşamım boyunca benden yaşça genç birçok arkadaşımdan zaman zaman şu soruları aldım:

“Başarılı bir kariyer oluşturmak için üniversite diploması şart mı?”

“Başarılı bir denetçi olmak için CIA sertifikası şart mı?” (Bu sertifikanın ne olduğunu denetçi meslektaşlarım bilirler).

“Para kazanmak için hangi sektörde çalışmalıyım?”

“Üniversite bittikten sonra kurumsal bir firmada işe başladım. Bu firma sektörün en iyi firması, ancak ben iş yaşamının bu kadar sığ ve zevksiz olduğunu düşünmemiştim. Büyük hayal kırıklığı yaşıyorum. Şirkete kültürel olarak da uyum sağlayamadım. İş yaşamı denen şey bu mu!?”

Bu soruların hepsi yerinde sorular, zira üniversiteden sonra iş yaşamına ilk adım attığımda, özellikle son soru benim de kalbimde, ruhumda ve zihnimde son derece kuvvetli şekilde yankılanmıştı.

Dilerseniz bu soruları tek tek irdeleyeyim. Böylelikle üniversite diplomasının size nasıl hizmet edeceğini daha iyi anlatabilirim.

“Başarılı bir kariyer oluşturmak için üniversite diploması şart mı?”

Dünyadaki hiç bir üniversite diploması iyi bir işiniz ve dolgun bir kazancınız olacağını garanti etmez. Eğitimin amacı, sizin bireysel olarak hangi alanda iyi olduğunuzu keşfedip, bu alanları toplumun hizmetine sunabilmeniz için gerekli teknik donanımı size ana hatlarıyla kazandırmaktır. Burada “teknik donanım” ibaresinin altını çizin lütfen. Bunun handikapını aşağıdaki satırlarda anlatacağım. Zira aşağıdaki sorulardan bazıları bu handikaptan kaynaklanıyor. Yukarıdaki sorunun cevabı ise kanımca evet. Üniversite diploması, mesleğinizin ön koşulu olan temel teknik yetkinlikleri edinmenizi, daha da önemlisi yetişkinliğe adım attığınız bu ilk aşamada kendi arkanızı toplayabildiğinizi gösterir. 

“Başarılı bir denetçi olmak için CIA (uzmanlık) sertifikası şart mı?” 

Üniversite diploması, çalışmak istediğiniz alanla ilgili teknik yetkinlikleri size ana hatlarıyla kazandırıyor. Örneğin ben İşletme mezunuyum. Bu diploma vasıtasıyla bir işletme genel hatlarıyla nasıl yönetilir, bileşenleri nelerdir, bunları öğrendim. Ancak bunlar, iyi bir işletme yöneticisi olmam için yeterli değildi. Zira işletme yönetimi çok geniş ve yüzlerce iç ve dış etkenden etkileniyor. Dolayısıyla işletme yönetiminde ustalaşabilmek için işletme yönetiminin bir alanında derinleşmeye ve bu pencereden tüm işletmeyi görmeye karar verdim. Kendime ve karakterime en uygun alan olarak denetimi seçtim ve bu konuda uzmanlaşmaya karar verdim. Okuldan mezun olur olmaz bir denetim firmasında işe başladım. Bu firmada çalışmakla kalmadım, iç denetim konusunda dünyadaki en geçerli sertifika olan Certified Internal Auditor (CIA) sertifikasını aldım. İç denetimdeki uzmanlığımı kullanarak denetimle başlayan kariyerimi Finans Direktörlüğü, Genel Müdürlük ve Yönetim Kurulu üyeliği gibi birçok kademeye taşıdım. Bu rollere gelebilmemin temelinde, işletme yönetimi içerisindeki bir konuda dünyadaki sayılı uzmanlardan biri olmam büyük rol oynadı. Tıpkı tıp fakültesinden mezun olan bir doktorun uzmanlık sınavlarına girip tıbbın belli bir alanında uzmanlaşması gibi. Bu örneklerle, uzmanlaşmanın kariyerdeki önemini anlatabildiğimi umuyorum.

“Para kazanmak için hangi sektörde çalışmalıyım?” 

İşte bu soru zurnanın zırt dediği yer. Bu soru, eğitim sisteminin o yukarıda altını çizdiğim handikapının bir sonucu.

Şöyle ki;

Günümüzdeki geleneksel eğitim sistemleri salt IQ ölçümü üzerine kurulu. Dünyanın her yerinde böyle bu. Yani mantıksal. Mantık, her şeyin lineer olduğunu sanar. Para kazanmanın da lineer bir formülü olmasını ister. Oldukça ilkel bir yaklaşım. Gerçek şu ki, yaşamdaki hiçbir şey (meslek de dahil) lineer değil, spiraldir. Para kazanmak da öyle. Hangi sektörde çalışırsanız çalışın, yaşamın spiral halini yönetebilir, onunla iyi ilişkiler içinde olursanız her daim, her yerde aradığınız maddeye ulaşırsınız. Nedir bu yaşamın spiral hali? Bunu yaşamın dört mevsimi gibi düşünebilirsiniz. Bazen kış mevsimi gibi kendinizi dinlenmeye ve beslenmeye çekmeli, bazen bahar gibi uyanmalı ve çiçek açmalı, bazen yaz gibi meyvelerinizi herkesle paylaşmalı, bazen de sonbahar gibi artık size hizmet etmeyen yaptaklarınızı döküp yenilerine yer açmalısınız. Günümüzün geleneksel eğitim sistemi bireyleri, yaşamın spiral halinin nasıl yönetebileceği ile ilgili zerre kadar hazırlamıyor. Dolayısıyla bu sistemden çıkan bireyler yukarıdaki gibi lineer sorularla baş başa kalıyorlar: Hangi sektörde çalışırsam daha çok para kazanırım? Önerim, üniversite dönemiyle birlikte kişisel gelişiminize de aynı ölçüde yatırım yapmanız. Üniversite müfredatıyla rasyonel zekanızı geliştirirken, kişisel gelişim programlarıyla duygusal zekanıza da yatırım yapmanız.

Ve son soru:

“Üniversite bittikten sonra kurumsal bir firmada işe başladım. Bu firma sektörün en iyi firması, ancak ben iş yaşamının bu kadar sığ ve zevksiz olduğunu düşünmemiştim. Büyük hayal kırıklığı yaşıyorum. Şirkete kültürel olarak da uyum sağlayamadım. İş yaşamı denen şey bu mu!?”

Evet iş yaşamı denen şey bu. Sen bununla nasıl bir ilişki geliştireceksin? Bu durumu nasıl keyifli hale getireceksin? İçinde bulunduğun ortama nasıl katkı sağlayacaksın? Bu sorular daha ehemmiyetli.

Ben bu durumla karşılaştığımda, yani uzun süredir beklediğim iş yaşamının oldukça sığ ve renksiz olduğu gerçeğiyle karşılaştığım noktada, sevdiğim işi yapmaya karar verdim. Ve bunu sevdiğim ortamlarda yapmaya özellikle özen gösterdim. Denetim işini çok sevdim, hala da severim. Analitik ve süreç bazlı düşünmeye yatkın olduğum için denetim mesleği rasyonel beynime son derece hitap etti. Kolaylıkla, hiç zorlanmadan yaptım denetimi. Denetim işini, kültürünü sevdiğim kurumlarda yaptım. İçinde çalıştığınız firmanın kültürü sizi iyi ve evinizdeymiş gibi hissettirmeli. Aksi takdirde işinizde ne kadar iyi olursanız olun, uyumlanamadığınız bir ortamda başarılı olmanız mümkün değil.

Uzun lafın kısası, üniversiteden sonra yol haritamı nasıl çizmeliyim sorunsalına aşağıdaki birkaç öneriyle derman olmaya çalışabilirim:

1. Sevdiğiniz şeyi meslek edinin

2. Üniversite eğitiminiz boyunca bir yandan da kişisel gelişiminize yatırım yapın. Duygusal zekanızı geliştirebileceğiniz programlardan, araçlardan yardım alın. Yaşamın spiral haline ancak bu şekilde hazırlanabilirsiniz.

3. Çalışacağınız kurumun kültürünün sizin değerlerinizle örtüşüp örtüşmediğine bakın. Örtüşüyorsa çalışın.

4. Mesleği, yetkinliklerinizi toplumun hizmetine sunup karşılığında sizi istediğiniz maddesel konuma ulaştıracak bir araç olarak görün. Yani mesleği bir para kazanma aracı değil, bir fayda yaratma aracı olarak konumlayın.

Tüm bunları yaptığınızda son derece zevkli ve size istediğiniz her tür maddeyi yaratacak bir kariyeriniz olacağından şüpheniz olmasın.

Sevgiyle,