Bir anda aklıma geliverdi bu tabir.
Zamanın içinde donakalmak.
Bitmesini hiç istemediğimiz zamanlarda oluyor bu. Sanki her şey aynı kalacakmış gibi varsaymaya başlayıp geleni göremiyoruz.
Bende ve eşimde çocuklarımızın büyüme sürecinde oluyor bu donakalma hali. Çocuklar hala küçükmüş gibi, hala her konuda bize ihtiyaçları varmış gibi hareket ediyoruz. Ta ki onlar bize nerede durmamız gerektiğini hatırlatana kadar.
Büyük oğlumuz Mert 2 yıl sonra üniversiteye başlayacak. Eşim bunun hakkında hala detaylıca konuşamıyor, zira hala Mert’i omuzlarında taşıdığı gün hatırasında dün gibi taptaze.
Küçük oğlumuz Manuel bu yıl LGS’ye hazırlanıyor, seneye liseye başlayacak. Burada da ben zamanın içinde donmuş haldeyim. Manuel ne zaman büyüdü de lise çağına geldi, inanın anlayamadım.
Hani son 2 haftadır yazıyorum ya, zaman gidince gelmiyor, iyi değerlendirelim diye.
Zamanın pıt diye geçiverdiğini en ama en derinden hissetiren şey çocukların büyümesi.
Sanki zamanın içinde donakalmışız.
Bendeki hissiyat Mert 6, Manuel 4 yaşında…
“Bir anne çocuklarının artık çocuk olmadığını asla fark etmez.” Anonim
Sevgiyle,