Son zamanlarda, özellikle pandemiyle birlikte, insanlara sıklıkla yapılan bir öneri var:
“Tutkularını takip et!”
Bu, dikkatli olunması gereken bir öneri.
Zira tutkunun uçlardaki sınırlarında gezerken kendinizi dünyadan kopmuş ve ne yapacağını bilmez bir halde bulabilirsiniz.
Ne demek isteriğimi biraz daha netleştireyim.
Özellikle pandemiyle birlikte hepimiz kendimize alıcı gözüyle bakma fırsatı bulduk. Ben kimim, neyim, şimdiye kadar neler yaratmışım, bundan sonra ne olacağım, ne yapacağım. Bu sorgulama/inceleme/mütabakat esnasında çoğunuzun değişken duygu durumlarına girdiğini tahmin edebiliyorum. Zira pandeminin getirdiği fiziksel ve sosyal izolasyon bir çok kişi için kırılgan duygu durumları yarattı. Bu kırılganlığın ortasında gelen “tutkularını takip et!” komutu, dikkatle ve özenle ele alınması gereken bir komut. Zira tutku, doğası gereği aşırılık içeren bir duygu. İstek ise tutkuya denge getiren bir olgu. Dolayısıyla “tutku“ yerine “istek”e odaklanmak, aradığınız dengeyi elde etmeniz konusunda size daha iyi hizmet edecektir.
Peki denge neden önemli?
Daniel Goleman Duygusal Zeka kitabında duygusal olarak dengede kalmanın önemini detaylıca anlatmış. Haftalardır bu konuda yazmamın sebebi, yaşamdaki esenliğin ancak ve ancak duygusal dengeyle sağlanabileceğinin bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış olması. Duygularınızın ardındaki matematiği anladığınız anda yaşamda istediğiniz esenliğe, prestije, mutluluğu ve maddeye ulaşacaksınız.
Gerçek şu ki içinde yaşadığımız ekosistem, yaşamdaki esenliğin geçilen sınavlar, başarılan hedefler ve kazanılan paralarla mümkün olabileceği şeklinde bir portre çiziyor. Ancak esenlik dediğimiz şey, yani yaşamı keyifle sürdürebilme hali, kendinizi ve özellikle duygularınızı, içinde bulunduğunuz koşullar dahilinde daha iyiye ve güzele doğru evirebilmenizle ilgili bir durum.
Senelerdir yapılan araştırmalar gösteriyor ki insanların yaşamdaki esenliği ile IQ arasında hiç bir bağlantı yok.
Duygular, ani şekilde, haber vermeden geldikleri için onları yönetebilmek tam zamanlı dikkat ve farkındalık gerektiriyor. Duygularınızı yönetebilmenin ve dengeye getirmenin yegane yolu, “yapma” halini bırakıp “olma” haline geçmektir. Boş zamanlar, özellikle modunuzu ve duygusal durumunuzu dengeleyebilmeniz için son derece kritik önemde. Boş zamanlarınızı ne kadar size iyi gelecek, sizi duygusal anlamda dengeye getirecek altivitelerle doldurursanız, yaşamsal esenliğinizi o kadar iyi sağlar ve devam ettirirsiniz.
Koçluk görüşmelerinde müşterilerime sormayı çok sevdiğim bir soru var:
Boş zamanında koşa koşa gidip yapmayı istediğin ilk 3 şey nedir?
Sizin koşa koşa gidip yapmak istediğiniz ilk 3 şey nedir? Hadi yazın!
Lütfen not edin: Duygusal beyniniz her daim galeyana gelip rasyonel beyninizi esir almaya muktedirdir. Bu gibi durumların önünü almak için duygu durumunuzu kontrol altında tutmanız ve yeri geldikçe dengelemeniz son derece önemlidir.
Peki düşük frekanslı, yani negatif duygular veya aşırılık içeren duygular (tutku, öfke, vb) ivedilikle kurtulunması gereken duygular mı?
Cevap hayır.
Bu duyguların da, aynen pozitif duygular gibi, size getirdiği bir mesaj var, bunu duymak önemli.
Kurtulmanız gereken şey, negatif ve aşırılık içeren duyguların esiri olmak.
Sağlıcakla,