Türkiye’de her dönem yeni yüzler, yeni oluşumlar, yeni vaatler çıkar milletin karşısına. Kimi umut verir, kimi hayal kırıklığı. Kimi samimidir, kimi yalnızca sahnededir. Fakat biz esas soruyu unutmamalıyız: Bu hareketlerin, bu sözlerin, bu iddiaların merkezinde Türk Milleti var mı? Veya daha açık soralım: Türklük bu denklemde nerede duruyor?
Türklük, bu topraklarda yalnızca bir kimlik meselesi değildir. Bir vicdandır, bir hafızadır, bir duruş biçimidir. Öyle kolayca slogan yapılamaz, seçim malzemesi edilemez, her siyasi rüzgarda eğilip bükülemez. Çünkü Türklük; Alparslan’ın cesaretinde, Atatürk’ün aklında, Nene Hatun’un fedakarlığında, Seyit Onbaşı’nın yüklediği top mermisindedir. Yani tarih boyunca emanet taşıyanların ruhudur.
Bugün geldiğimiz noktada Türk Milleti büyük bir sıkışma içerisindedir. Bir yanda kültürel çözülme, diğer yanda ekonomik kıskaca alınmış bir halk. Bir yanda milli değerlerden uzaklaşma, öte yanda milletin asli unsurlarının yavaş yavaş görünmez kılınması. Bu tabloya bakınca görüyoruz ki, aslında konuşmamız gereken çok daha derin bir mesele var: Türklüğün yeniden hak ettiği yere dönmesi.
Türklük, bir üstünlük iddiası değil, bir sorumluluk alanıdır. Bu milletin kültürel bütünlüğünü, dilini, tarihini, eğitimini, güvenliğini, ekonomisini ve en önemlisi iradesini koruma görevidir. Bugün bu topraklarda yaşayan her Türk evladı, tarihin en zorlu dönemlerinden süzülerek gelen bir mirasın taşıyıcısıdır. Bu miras; sadece bir etnik kimlik değil, insanlık tarihine yön vermiş bir medeniyet anlayışıdır.
Ancak bu mirasın taşıyıcılığı, yalnızca nostaljiyle, hamasetle, afişlerle olmaz. Bu, adaletli olmakla olur. Liyakate inanmakla olur. Eğitimi ve üretimi öncelemekle olur. Türk milletinin evlatlarına sadece vatan değil, gelecek sunmakla olur.
Bugün bu ülkede milyonlarca gencin kalbi kırık, umudu sönük, gözü yurtdışına dönükse, burada sadece ekonomi değil; aynı zamanda aidiyet, kimlik, adalet ve vizyon problemi var demektir. Ve bu problemleri çözebilecek yegâne fikir, Türklüğün diriltilmesidir.
Diriltilmesi gereken şey kuru bir milliyetçilik değil, ahlaklı, adil ve çağdaş bir devlet aklıdır. Bu akıl, kendi milletini önceleyen, kimliğini koruyan, sınırlarını kutsayan ve aynı zamanda çağın gereklerini bilen bir akıldır.
Türklük, bu ülkenin çimentosudur. Ve o çimento dağılırsa, geriye yalnızca enkaz kalır. Bugün yapılması gereken şey; bu çimentoyu yeniden karıp, ortak bir gelecek inşa etmektir.
Yoksa isimler gelir, isimler gider. Tabelalar değişir, figürler sahneden çekilir. Ama Türk Milleti kalır. Önemli olan, o millete gerçekten hizmet edebilmektir.