Vergi vermek de bir eğitim meselesidir.

            Eğitilmiş insan, devletin, dolayısıyla halkın hakkı olan payı cebine atmaz; sahibine verir.

            Hele Katma Değer Vergisi (KDV) olayında ki vurgunluk apayrı bir haksızlık.

            Her iş yerinde “Fiyatlarımıza KDV Dâhildir” yazılı levhaları görüyoruz

            Satıcıya Devlet diyor ki “Arkadaş, sattığın malın %X kadarını da vergi olarak müşteriden alacaksın; sonra bana getirip vereceksin.”

KDV ihdası ile hem Gelir Vergisi kaçağını önlemek, hem de ayrı bir gelir sağlamak istenmiş olsa gerek.

            xxx

            2-3 günümü piyasayı dolaşarak satışlarda belge kullanımlarını izledim.

            Hak getire!

            Giyim eşyası satan, lokanta, kebapçı, beyrancı, paçacı, taksi, aktar, bakkal… hiç birinde satış belgesi verdiklerine rastlamadım.

            Bunlar, Gelir Vergisini kaçırdıkları gibi, devletin hakkı olan KDV’yi de ceplerine atıyor.

            Ne satış belgesi isteyene, ne de belge verene rastladım.

            xxx

            Hasbelkader Londra gezisinde küçük bir dükkândan ufak tefek bir şeyler satın aldığımda, ülkemizdeki alışkanlıktan dolayı, satış belgesi istemeden dükkânı terk ederken yazarkasanın çalıştığını ve çıkan fişin çöp kutusuna atıldığını görmüştüm.

            O zaman insan, vergi vermenin, vergi verilmesine yardımcı olmanın da bir eğitim meselesi olduğunu daha iyi anlıyor.

            xxx

            Diğer taraftan, vergi kaçağı haksız rekabetin kaynağı olmaktadır. Bir mükellef vergisini tam öderken bir diğeri vergi kaçırırsa ikisi arasındaki bu aykırılık haksız rekabetin doğmasına sebep olur.

            2013 yılında satış belgesi almayan tüketiciye 38,- TL ceza kesiliyor. O da bir yetkili rastlar da, olaya el koyabilirse.

            Koca bir şehirde, satış belgelerinin verilip verilmediğini takip edecek yeterli elemanların bulunması olanaksızdır. Zira personel tayini kadro meselesidir.

            Ceza yoluyla sonuç alabilmek için, cezanın caydırıcı olması gerekir. Konumuzda 38,- liralık bir ceza, caydırıcılıktan uzak bir rakamdır.

            Örneğin, satış belgesi almayan tüketiciye 500-1000 lira gibi büyük ceza kesilebilse ve bu durum çeşitli yayın organları ile halka duyurulsa, Gelir vergisi ve KDV kaçağı çok aşağılara çekilebilir.

            xxx

            Eskiden padişahlar, tebdili kıyafetle çarşı, pazar dolaşıp, olup bitenleri öğrenirlermiş. Bunun gibi, Vergi Dairesi Başkanı Sayın Erol Çember, bir-iki gün çarşı pazarı bir dolaşıverse, satış belgelerinin ne oranda kullanıldığını gözleri ile görecektir.

            Cezaların artırılması konusunda Sayın Çember Maliye Bakanlığına öneride bulunup vergi kaçağının önlenmesinde, belge almayan tüketicilere uygulanan 38,- TL’nın konuyu çözmediğini; ceza miktarının artırılması gereğini sunamaz mı?

            xxx

            Yazıya bir Hoca fıkrası ile son verelim:

            Bir gün, elleri birbirinin yakasında iki davacı gelir Hoca’ya. Önce biri, yana yakıla davasını anlatır. Hoca can kulağıyla dinledikten sonra, “Haklısın oğul” der. 

            Bunun üstüne, öteki “Kazın ayağı öyle değil, bir de beni dinleyin” der, öyle bir anlatış anlatır ki, hak vermemek elden gelmez, “Sen de haklısın” der Hoca.

            Karısı, bu hükmü duyunca, bir yaşına daha girer:

            “İlahi efendi, böyle şey olur mu? Ya bu haklı, ya o haklı!” deyince, Hoca: “Sen de haklısın karı!” der.