Sokağa bırakın çocuklarınızı…

Bırakın doya doya oynasınlar…

Komşularına, komşu çocuklarına “günaydın” demeyi öğrensinler!

Varsın oynadıkları top, saha kenarındaki “Mehmet Dede’nin” evinin camını patlatsın.

Mehmet Dede kızsın onlara.

Toplarını patlatsın.

Bastonuyla kovalasın çocukları.

Dayak yemeyeceklerini bilerek koşsunlar Mehmet Dede’nin bastonunun gölgesinden.

Oyuna çevirsinler bu kovalamacayı.

Patlatılan toplarının yerine, harçlıklarını birleştirerek yeni top alsınlar.

 

Sokağa bırakın çocuklarınızı…

Bulabilirlerse eğer; tozlu, çamurlu yerlere düşsünler, kolları bacakları yaralansın…

Birbirlerinin yaralarını sarsınlar.

Saklambaç oynasınlar, koşsunlar, terlesinler, terli terli su içip hasta olsunlar!

 

Korkmayın, sonuçta bağışıklık sistemleri güçlenir.

Sonra, yarış yapsınlar, maç yapsınlar, saklambaç oynasınlar.

Kazanan arkadaşlarını tebrik etsinler.

Kaybeden arkadaşlarını teselli etsinler.

 

Acıktıklarında, en yakın arkadaşlarının evine gidip, evde ne varsa birlikte yesinler.

Paylaşmayı öğrensinler.

Arkadaşlığın önemini öğrensinler.

Yardıma en çok ihtiyaçları olduğu zamanda, yardımlarına koşacak arkadaşları olacağını öğrensinler.

 

Sokağa bırakın çocuklarınızı.

Yardımlaşmayı öğrensinler.

Paylaşmayı öğrensinler.

Arkadaşlığı, dostluğu öğrensinler.

 

Çocuklarımızı sokağa, arkadaşlarıyla oyun oynamaya bırakmazsak eğer;

Tek başına yaşamayı öğrenirler,

Bencilliği öğrenirler,

Paylaşmamayı öğrenirler,

Birlikte oyun oynayamamayı, iş yapamamayı öğrenirler,

Yardımlaşmamayı öğrenirler,

 

Arkadaşlığın ve dostluğun öneminin farkına varamazlar.

 

Ne mi olur sonra?

Yanındaki sıra arkadaşına silgisini vermeyen 7-8 yaşında çocuklar yetişir.

Sırasına oturmak için yanından geçen arkadaşına çelme takan çocuklar yetişir.

Sınıfındaki engelli arkadaşını anlamayan kuşaklar yetişir.

 

Büyüklerine saygı, arkadaşlarına ve küçüklerine sevgi duymayan çocuklar yetişir.

 

Daha da önemlisi, televizyon, cep telefonu ve bilgisayar dışında zaman geçirecek bir şey tanımayan, bilgisayar oyunları dışında oyun öğrenemeyen, birlikte oyun oynamayı bilmeyen, yardımlaşma ve dayanışmadan habersiz, arkadaşlık ve dostluğun önemini kavrayamayan kuşaklar yetişir.

 

En kötüsü de bu değil mi?