Yıllarca sağlıktan ücretsiz yararlandığımızı sandık. Yanılmışız. Yurtdışında yaşamaya başlayınca işin aslını daha iyi kavradım. Almanya'da hastaneler dışında branş doktorlarının kendilerine ait muayenehaneleri var. Ancak giden hasta hiçbir ödeme yapmıyor. Peki, Türkiye’de durum nasıl?

Almanya’daki sağlık sistemini gözlemledikçe hayretler içinde kaldım. Adamların düzeni öyle bir oturmuş ki, doktora gittiğinizde cebinizden beş kuruş çıkmıyor. Devlet, sosyal güvenlik sistemiyle öyle bir mekanizma kurmuş ki, vatandaş hastalandığında maddi bir yük hissetmiyor. İster diş doktoruna git, ister kalp cerrahına; muayenehaneden elini kolunu sallayarak çıkıyorsun.

Türkiye'de ise durum pek iç açıcı değil. Kamu hastanelerinde bile her şeyden bir ücret alınmaya başlandı. Muayene için doktora gittiğinizde, cebinizde mutlaka bir miktar para olması gerekiyor. Hele özel hastanelerden bahsetmiyorum bile. Acil bir durumda bile özel hastaneye gittiğinizde kapıda kredi kartı bilgileriniz isteniyor.

Almanya'da sağlık hizmetleri, sosyal devlet anlayışının bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Her vatandaşın sağlık güvencesi var ve bu güvence, en temel insan hakkı olarak görülüyor. Sağlık sigortaları, işverenler ve çalışanlar tarafından ortaklaşa finanse ediliyor ve devlet bu sistemin işlemesi için gereken düzenlemeleri sıkı bir şekilde denetliyor. Bu nedenle, kimse doktora gitmekten çekinmiyor ya da hastane faturalarıyla boğuşmak zorunda kalmıyor.

Türkiye’de ise sağlık hizmetleri, vatandaşın omuzlarına ciddi bir mali yük bindiriyor. Sosyal güvenlik sisteminin eksiklikleri ve sağlık sektöründeki özelleşme eğilimleri, hizmetlerin kalitesini düşürmekle kalmıyor, aynı zamanda bu hizmetlere erişimi de zorlaştırıyor. Özel hastanelerde muayene ücreti ödemeden çıkmak neredeyse imkansız. SGK anlaşması olan hastanelerde bile bazı ek ücretler karşınıza çıkabiliyor.

Hâl böyle olunca, insanın aklına şu soru geliyor: Sağlık hizmetleri bir lüks mü yoksa temel bir hak mı? Almanya'da bu sorunun cevabı net: Sağlık hizmetleri temel bir haktır ve bu hak, devlet tarafından güvence altına alınmıştır. Türkiye'de ise maalesef sağlık, parası olanın erişebildiği bir hizmet haline gelmiş durumda. Sağlık hizmetlerinin maliyeti, insanların cebinden çıkacak parayla ölçülmemeli. İnsanların sağlığı, devletin en önemli sorumluluklarından biri olmalı ve bu hizmetler herkes için erişilebilir olmalı.

Sonuç olarak, yurtdışında sağlık hizmetleriyle ilgili edindiğim tecrübeler, Türkiye'deki sistemin ne kadar yetersiz olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Sağlıkta dönüşüm programları, sistemde bazı iyileştirmeler sağlasa da, asıl meseleye, yani sağlık hizmetlerinin herkese eşit ve ücretsiz sunulmasına hala ulaşabilmiş değiliz. Türkiye'nin, sosyal devlet anlayışını yeniden gözden geçirmesi ve sağlık hizmetlerini daha erişilebilir hale getirmesi şart. Sağlık, bir ayrıcalık değil, temel bir insan hakkıdır ve bu hakkın korunması için hep birlikte çaba göstermeliyiz.