Nasıl öfkelenmesin insan, Nazım Hikmet’in dediği gibi, “Bir avuç hergelenin ayakları altında çırpınıyor” memleket. Bugün sokağa çıkın, farklı görüşlerdeki insanlar siyasi figürler hakkında birbirinden farklı pek çok şey söyleyeceklerdir. Ancak bu farklılık, bir yerden sonra yüzeysel bir illüzyona dönüşüyor. Çünkü konu "samimiyet" olunca, dindarından milliyetçisine, solcusundan liberaline kimsenin güven telkin ettiğini söylemek zor. Son dönem siyasetine berrak bir zihinle bakmayı deneyin. Halkın çoğu geçim derdiyle boğuşurken, onlara önderlik etmesi gerekenlerin neyle meşgul olduğuna dikkat edin. İşte o zaman öfkenin köklerini görmeye başlarsınız.

Günlük mücadele öyle büyük bir yük ki, vatandaş başını kaldıramıyor. Faturalar, kiralar, çocukların eğitimi, sağlık masrafları… Liste uzar gider. Yani, insanlar sadece hayatta kalmakla meşgul; siyasetçilere, liderlere, devletin en yüksek kademesindekilere bakmaya vakitleri yok. Kafalarını biraz kaldırıp ülkede ne olup bittiğine bakmaya çalışsalar, karşılarına “yandaş basının” onlara çizdiği pembe tablo çıkıyor. İktidara göbekten bağlı olan medya organları, iktidarın çizdiği gündemden en ufak bir sapma göstermeden halkı yönlendirme görevini büyük bir özenle yerine getiriyor. Sıkıntılar, eksiklikler, yanlışlar ya göz ardı ediliyor ya da daha vahimi, halkın talepleri tersine çevrilip "iyi bir şeymiş gibi" sunuluyor.

Bir toplum, ancak gerçek bilgiye erişebildiğinde özgürce düşünebilir. Ancak bizde medya, maalesef çoğu zaman bu özgürlüğün önündeki en büyük engellerden biri haline geldi. İnsanlar belki bir yandan yaşadıkları zorlukların farkındalar, ama bu zorlukları dile getirip değiştirecek bir mecra bulamıyorlar. Hal böyleyken, ne dincinin samimiyetine, ne milliyetçinin vatan sevgisine, ne de solcunun halkçılığına inanası geliyor insanın. Çünkü sokaktaki vatandaşın dertlerini anlatacak, sesi olacak, gerçekten adalet isteyecek bir samimiyet bulmak neredeyse imkansız.

Halkın bu kadar sorunla boğuştuğu bir dönemde, birilerinin kendi politik ikbalini sürdürmesi, seçmenin gözünü boyaması ne kadar ahlaki? "Samimi" olduğunu iddia eden siyasetçilerin, halkı için değil de kendi hesapları için hareket ettiğini görmek ne kadar acı! Bu ülkede gerçek bir siyasete, dürüst ve samimi bir dile, halkın yanında duran bir tavra ne kadar da ihtiyacımız var!
Yani, gerçek bir muhalefet, samimi bir politika ancak bağımsız medyanın var olduğu, eleştirinin serbestçe yapılabildiği, insanların dertlerini özgürce dillendirebildiği bir ortamda mümkün olur. Kendi hakikatinizi yaratmak, hayatınızın kontrolünü ele almak istiyorsanız, ilk önce size sunulan "hakikat"i sorgulamalısınız.