Atatürk der ki: “Laiklik yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü demektir. Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir.”

Atatürk, hiçbir zaman din olgusuna karşı çıkmamış, dinin gerçek olarak öğretilmesi bakımından tevhidi Tedrisat kanununu çıkararak, İslam’ın ehil kişilerce öğretilmesi yolunu açmıştır. Böylece yalan yanlış din öğrenimine son vermiştir.

Bugün bundan rahatsız olup dini, Kur’an-a uyarak değil, kendi düşüncelerine göre öğretmeye çalışanlar vardır.

Atatürk laiklik ilkesiyle dine yeni bir şekil vermiş değildir

Gençliğimizde, Tekye Camii İmamı Rahmetli Ali hocaya sorduğumuz sorularda laikliğin dinle bir ilgisi olmadığını, işimize bakmamızı söylerdi. Aydın bir din adamıydı.

Atatürk, ülkemizde evrensel bir din olarak vicdanlardaki yerini alması için gayret etmiş, din öğreniminin de diğer eğitim ve öğretimle bir arada olması için Tevhidi Tedrisat yasasının yanı sıra, hurafelerden uzak, dinin Kur’an-a göre öğretilmesini sağlamak amacıyla 1924 yılında Diyanet İşleri Başkanlığının kurulmasını sağlamıştır.

***

Laikliği, dinsiz anlayanlar için Atatürk’ün din konusunda beyanda bulundukları önemli sözlerine bir göz atalım:

“Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz.”

“Bağlı bulunmakla emin ve mutlu olduğumuz İslam dinini, yüzyıllardan beri alışılmış olduğu üzere, politika aracı durumundan kurtarmak ve yükseltmek gerekliliği gerçeğini görüyoruz. Kutsal ve tanrısal olan inanç ve vicdanlarımızı karışık ve türlü renkte bulunan ve her türlü çıkarlarla tutkularının alanı olan siyasetten ve siyasetin bütün ögelerinden bir an önce ve kesinlikle kurtarmak milletin dünya ve ahiret mutluluğunun emrettiği bir zorunluluktur. Ancak böylece İslam dininin yüceliği gerçekleşir.”

“Bizi yanlış yola sevk eden kötü yaradılışlılar, bilirsiniz ki, çoğu zaman din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep dinin kural sözleriyle aldatmışlardır. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz… Görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden harap eden kötülükler hep din perdesi arkasındaki ve kötülükten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırdılar.”

İslam tarihine baktığımızda özellikle Emevî Halifeleri yönetim için birbirini öldürdükleri, hatta, bazı Emevî halifelerinin İslam’ın aleyhinde bulunduğu görülür.

Orhan YALKIN