Türk Dil Kurumu Türkçe Deyimler Sözlüğünde ‘Kemer Sıkmak’ şu şekilde açıklanmış: “Tutumlu davranmak, açlığa ve susuzluğa katlanmak.”

         Örnek olarak da şunu gösteriyor: “Kemerleri sıktıra sıktıra millette hâl bırakmadılar.”

         ***

         Ülkemizde, çoğu zaman, hep kemerleri sıkmışızdır.

         Günümüzde de kemerleri sıkacağız. Bu sıkma şu şekilde gerçekleşecektir:

         Enflasyon sebebiyle tüketim malları, özellikle zaruri ihtiyaçlarımızı karşılayan malların fiyatları, başını alıp giderken, gelirler yerinde sayacağından, mecburi bir tasarrufa yöneleceğiz. Kemer sıkma genelde bordro mahkûmları ve emeklilerde kendini daha etkin gösterecektir.

         Zaten beyaz ekranda vatandaşların gıdım, gıdım gıda mallarını alabildiklerini görüyoruz.

         Ekonomide düzlüğe çıkmanın yollarından biridir, kemer sıkmak.

         ***

         Ancak kemer sıkmak, yalnız yönetilenlerde görülmemeli, yönetenlerde de görebilmeliyiz.

         Örneğin, milletvekillerinin aylıkları düşürülmeli. Ülkemizde bunun örneği vardır; Cumhuriyetin ilk yıllarında, o günün şartlarına göre TBMM, 500 lira olan aylıklarını 350 liraya düşürmüştür.

         Sağlıkta yönetilenlere uygulanacak tasarruf (olmamalı ya!), yönetenlere de uygulanmalıdır.

         TBMM masraflarının da kısıtlanması yoluna gidilmelidir. Yetkileri kısıtlanmış milletvekilleri için danışmanların ne gereği var; özel şoförlere de gerek duyulmamalıdır.

         Sözün özü, yönetenlerle yönetilenler, birlikte kemer sıkabilmelidirler.

         ***

         Kinikler okulu filozoflarından Crates, bütün servetini bir tüccara emanet etmiş ve şu vasiyette bulunmuştu:

         “Ben öldükten sonra, şayet çocuklarım büyüdükleri zaman herkes gibi olurlarsa, bu paraları onlara ver. Ama filozof olurlarsa, bunları muhtaç olanlara dağıtın. Çünkü çocuklarımın bu paraya ihtiyacı olmayacaktır.”

 

                                                            Orhan YALKIN