Bir insan sizdeki fani olan, geçici metâlara; yani mevki makam, güzellik-yakışıklılık, para veyahut işini bitirme gibi durumlarınıza değer veriyorsa bilin ki ondan size zerre hayır gelmez.
Bu durumun zamanımızın en büyük hastalığı haline geldiğini düşünüyorum. Şöyle etrafıma bakıyorum da insanların çoğunluğu saydığım her hangi bir duruma sahip kişilere, kişiliklerinin de üstünde paha biçebiliyorlar.
Oysa üstat bediüzzaman ne güzel söylemiş;
"Dünyevi dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır." Fark ederseniz biz bu metâları her seferinde mezaristana götürüp gömüp geliyoruz. Elimiz de bize kalan baki hiç bir değer yok. O zaman, hastalık derecesinde olan bu tutkuyu çok önemsemekte neyin nesi ?
Bizi aldatan bu gösterişle meşgale eyleyip, kulaklarımızı gerçek hakikatlere tıkayacağımıza, muhteşem kitabın ayetine dalıp kendimize gelelim o vakit...
O hanginizin daha güzel is yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır. (Mülk,2)
Bu kadar açık ve net işte...Bu ayet-i kerimeyi okuyunca insan düşünüyor; Tapmakta olduklarımız bizi kalben hasta etmekten başka bir kârı veyahut bir menfaati oluyor mu ? Başkası zenginmiş bana ne ? onun bendeki değeri ancak onun insaniyetine cömertliğine hayran duyup iftihar etmemdir. Kaç fakirin karnını doyurmuş olmasıdır. Falan falan adam okumuş doktor, savcı, hakim olmuş beni ne ilgilendiriyor onun hekimliği? Ancak onun başarılı ve mütevazı kişiliği ve vatanının, insanının yaralarına şifa oluşu lokman hekim misali dertlere deva, kalplere ve bedenlere şifa olması; hakim olup adaletle hükmetmesi şahsına adaleti düstur edinmesi ve en önemlisi insanlığa faydalı kişiler olması sebebiyle takdir etmem gerekir.
Anlayalım ki geçici olan hiç bir şeyin hak katında hiç bir değeri yok.
Bizde de olmaması gerekiyor. Küçük bir kıssa ile mevzuyu noktalayacağım.
Sehl İbnu Sa’d radıyallahu anh anlatıyor: “Biz (hacc sırasında) Zülhuleyfe’de Resülullah aleyhissalâtu vesselam ile beraberdik. O, birden şişkinlikten ayağı havaya kalkmış bir davar ölüsüyle karşılaştı. Bunun üzerine: “Şu lâşenin, sahibine ne kadar değersiz olduğunu görüyor musunuz? Nefsimi elinde tutan Zât-ı Zülcelâl’e yemin olsun, şu dünya, Allah yanında, bunun sahibi yanındaki değersizliğinden daha değersizdir. Eğer dünyanın Allah katında sivrisineğin kanadı kadar değeri olsaydı, kâfire ondan ebediyen tek damla su içirmezdi” buyurdular.”