Karanlığın bahtiyarları...

 

"Onlar, cehâlet bataklığı içinde bilinçsizce bocalayıp duruyorlar." 

(Zariyat,11) 

 

Hekimlerin babası Îbni Sina eş şifa isimli eserinde; 

Cehaleti hastalık telakki eylemiştir. Cehaleti kazananın; bilgiye, ışığa karşıt ve aykırı biçimde kişinin yanlış ve batıl düşünceleri edinmesiyle bu tür fikriyatın nefiste bir inanç olarak vücut bulmasına neden olduğunu vurgulamıştır. Hastalıkları bedensel ve ruhsal olarak ikiye ayıran tabip,  cehaleti ruhun ve nefsin hastalığı olarak ifade etmiştir. 

 

Yine biru'nin bir eserin de okumuştum; cehalete karşı olan ilim babası,  kitabında aynen şöyle diyordu: 

"Allahın maruz görmediği tek hakikat cehalettir." Bundandır ki  bütün kötülükler nâdanlıktan ve 

her nevi müsbet mâlûmatdan habersiz olmaktan gelir. 

 

Cehalet ki;  ucu bucağı gözükmeyen kap karanlık bir alemdir. Nur'dan yüz çevirir.

Aydınlığı kabul etmez,muhakemeyi  körler, istikamet yolunu kapatır,füşiderane bir ahvale sevkeder. Iyiyi kötüden ayırabilme şuurunu zedeler,şuuru zedelenen gercegi ayırt edemez. Nasıl ki sıdkiyetli ruhlara cehalet ağır geliyorsa, cehalet bataklığına gömülmüş ruhlara da sıdkiyet ağır gelir. Ruhun en trajik vahim bir durumudur ki ; Aydın bir yoldan mahrum olmus, kendini bilimum guzelliklerden mahrum etmistir.

 

 Tarih boyunca cehalet hep doğruluğu yakıp yıkmış , tahir olan her ne varsa yok etmeye çalışmıştır. Işık bünyeye ağır gelince onu kapatmak olağan olmuştur. 

Rahmet ve kolaylık her ne kadar huzur verici olsa da zulm ve eziyet  her zaman cazibesini korumuş. 

Yaşadığımız galaksinin icinde bulunan her seyin hali hazırda bir cevabı varken ve buna vasıl olabilmek kolayken, sual eylememek , bulunduğu evrenin cahilligini ruhun sırtına yüklemek mutluluk verici  olmuştur. Bunca sanata karşı kayıtsız yaşamak,bulunduğu yaşamın ve sistemin farkında olmamak elbette gaflet kutusu icine atıp kitlenen aklı, kullanmamak demektir. 

 

Ne büyük talihsizliktir  bunu kabullenebilmek!!! 

Ne acıdır ki bunun farkına varmak istemeyip,  kör yaşamın zevkinde kör-kütük devam etmek. Bu dipsiz karanlıgın uyuşturdugu acziyetler; 

Köleliği mutluluk,özgürlüğü zulüm gösterip, toplumları farklı algı operasyonlarıyla esir bir sistemin "mutlu kanaatkâr kölesi" olması ve bunu kabullenmesi keyfini yasamaktadir. Dünya varolduğu günden beridir ki doğru her zaman cehalet tarafindan dar ağacında asılmaya çalışılıp,  yok edilme yolunda elinden geleni fazlasıyla yapmaya  çabalamıştır. 

 

Şer ve cahil odaklar her vakit galebe çalma yolunun yolcusudur ki;  lakin unuttugu bir hakikat vardır, zafer en  nihayetinde aydınlıgın olmustur ve OLACAKTIR...