Vefatının 9. yılında Erbakan’ı değerlendirmeye devam ediyoruz. Erbakan İslamcı değil, şuurlu bir Müslüman’dı ve hayata ve olaylara İslam’ca bakardı. Erbakan için siyaset; meşruiyetini bireylerin hak ve özgürlüklerini koruma amacından alan, en üst siyasi organizasyon olan devlet eliyle, hak ve adalet ilkeleri çerçevesinde insanlara hizmet etme cihadıdır. Bu cihat görevini yerine getirmek için sırasıyla, Milli Nizam Partisi’ni, Milli Selamet Partisi’ni, Refah Partisi’ni, Fazilet Partisi’ni ve Saadet Partisi’ni kurmuş ve liderliklerini üstlenmiştir. Erbakan; insanın saadeti için maddi ve manevi kalkınmanın birlikte olması gerektiğine inanmıştır. Maneviyatsız olanlar, toplum yararını değil kendi çıkarlarını düşünürler ve hakkı, adaleti, helali ve haramı gözetmezler. Milletimizin muhtaç olduğu şey hakiki kalkınmadır. Her alanda kalkınmanın en baş unsuru insandır.

MANEVİ KALKINMA

Manevi kalkınma; toplumun şuurlu Müslüman bireyler olarak eğitilmesidir. Bu eğitimin nefis terbiyesi üzerine bina edilmesi gerekir. Manevi kalkınma, ancak Kur’an ahlakı ile sağlanabilir. Manevi kalkınma ile toplum “insanların hayırlısı, diğer insanlara faydalı olandır” şuuru ile yetişir. Yaptığı işin hesabını Allah’a vereceğine inanan bir kimse, işinde dürüst ve samimi olur. Kalkınmanın her safhasında, ahlak ve maneviyat işin başıdır. Kalkınma hızı ve kalitesi ancak toplumdaki ahlaki ve manevi olgunluk ile sağlanır. Erbakan Hocamız, bunu bildiği için başlattığı Milli Görüş hareketinin önde yürüyen bayrağı olarak “önce ahlak ve maneviyat” esasını benimsemiştir. Milli şuur ve heyecanın sağlanması “önce ahlak ve maneviyat” ile mümkündür. Manevi kalkınma materyalist eğitimle sağlanamaz. Maddi ve manevi kalkınma için ön şart eğitimim “milli” yani maneviyatçı olmasıdır. Manevi kalkınmada Erbakan Hocamızın önemli gördüğü işlerden birisi de; “Manevi İlimler Akademisi ile Kur’an İlimleri Akademisinin” kurulmasıdır. Eğitimin her safhasında “ilmihal dersinin” konulması, nesil emniyeti bakımından önemlidir. Kalkınmanın öznesi de nesnesi de insan ise, ahlaken ve maneviyat olarak iyi yetişmiş nesiller ülkeyi kalkındırabilirler. Erbakan’ın; “Bir ülkenin gücü ne topudur, ne de tankıdır. Bir ülkenin asıl gücü iyi yetişmiş inançlı evlatlarıdır” sözünü bütün siyasilerin, eğitimcilerin, âlimlerin iyi okuması gerekir. Yine Erbakan’ın, “Müslüman olmak yetmez, şuurlu Müslüman olmak lazım” ifadesinin de herkes tarafından cidden okunması faydalı olur. Bir kimse, “1 helal kazancın 7 haram gelirden daha iyi” olduğunu nereden ve nasıl öğrenecektir? Bunu İslam’dan öğrenecektir, onu da şuurlu öğretmen öğretecektir. Materyalist eğitim; manevi kalkınmanın düşmanıdır. Erbakan’ın manevi kalkınma ile yapmak istediği şey; materyalist eğitimin yıkıcı ve ifsat edici etkilerinden nesilleri kurtarmak, İslam’ın ıslah edici ve ihya eden esasları ile imanlı nesiller yetiştirmektir. Erbakan Hocamızın ayrıca; maddi ve manevi kalkınmayı birlikte ele alması, Müslüman bir kimsenin hem dünyayı hem de ahireti dikkate alması ve ikisi arasında bir denge kurması içindir. Müslüman bir kimse dünya ve

MADDİ KALKINMA

Bu Allah’ın verdiği nimetleri servete çevirerek toplumun refahını sağlamaktır. Bunun için üretim gereklidir. Topraklar ekilip biçilecek, hayvanlar beslenecek, etleri, sütleri, derileri ve yünleri işlenecektir. Madenler çıkarılıp, ihtiyaç duyulan eşyalar üretilecektir. Ülke savunması için Milli Harp Sanayisi kurulacak, tankımız tüfeğimiz, mermimiz, gemimiz, uçağımız yerli ve milli olacak. Ağır Sanayi ile birlikte sanayimiz güçlenecek, ülkede üretilmeyen bir şey bırakılmayacak. Yolumuzu yapan iş makinelerini biz üreteceğiz. Arabalarımız, kamyonlarımız, traktörlerimiz bizim fabrikalarda, bizim mühendislerimiz tarafından üretilecek. İlacımızı biz üreteceğiz. Bütün bunlar Adil Ekonomik Düzen’le olur. Erbakan Hocamızın önemli hedeflerinden birisi de bu maddi kalkınmayı sağlamaktı. Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: “Sizin en hayırlınız, ahireti için dünyasını, dünyası için ahiretini terk etmeyip, her ikisini birlikte yürüteninizdir. Zira dünya ahirete ulaştırıcı bir vasıtadır. Sakın insanlara yük olmayınız.” Erbakan; başkasına muhtaç olmayan, ancak muhtaçların ihtiyacını karşılayan güçlü bir Türkiye’yi kurmak için çabaladı durdu. Üretmeyen değil, üreten ülke güçlü olur. Üretmek, bağımsızlıktır. Maddi kalkınma, tıpkı manevi kalkınma gibi Milli Görüş ortamında yapılabilir. Faizci kapitalizm ile maddi kalkınma yapılamaz. Çünkü faizci kapitalizmin görevi maddi ve manevi kalkınma yapmak değil, maddi ve manevi olarak ülkeyi yıkıma uğratmaktır. Faizci kapitalizmi benimseyen işbirlikçi siyaset, devleti üretimden çeker, özel teşebbüsün de üretmesinin önüne ağır engeller koyar. Erbakan Hocanın ömrü bu siyasetle mücadele ederek geçmiştir. Erbakan Hoca kalkınmada çığır açan, engelleri parçalayıp yeni istikamette farklı yollar açan bir Müslüman olarak hep hayırla anılacaktır.

ERBAKAN

Erbakan, Türkiye’nin kendi insan ve ekonomik gücü ile kalkınabileceğini, öz değerlerini koruyarak, arkasına tarihinin verdiği kuvveti alarak daha hızlı adımlarla güçlenebileceğini bu millete göstermiştir. Partileri 1974-1978 tarihleri arasında küçük ortak olarak 4 kere, 1996-1997 döneminde ise büyük ortak olarak beşinci kere hükümette yer almıştır. İktidarda bulunduğu dönemde, sadece milletimizin saadet ve selameti için iş görmüştür. Ekonomik yıkımı durdurmuş, herkese refah getirmiş, milli ekonomiyi canlandırmış, rant ekonomisinden reel ekonomiye geçiş sağlamıştır. Milli, güçlü, süratli, yaygın kalkınma yapmıştır. Üretim, istihdam ve ihracat seferberliği programlarını uygulamaya koymuştur. Başaracağına inanarak mücadele etmiştir. Mücadelenin h13 Temmuz 2011 tarihinde kontrol edilmiş kararlı sürüm gösterilmektedir. Gözden geçirme bekleyen 2 değişiklik bulunmaktadır. Mücadelenin heyecanını taşıyan bilgili ve gayretli bir kadro kurmuştur. Bilgi, plan, program, kadro, takip ve intaç sistemini disiplinle yürütmüştür. Son imtihanı kazananların partisi Saadet Partisi, Erbakan Hocamızın bize bıraktığı en kıymetli emanettir.

Selam ve Dua ile