Bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması hukuk devletiyle ilişkilidir. Yargının bağımsızlığı ise hukuk devletinin bir teminatıdır. Yargı bağımsızlığının temelinde kuvvetler ayrılığı ilkesi yer alır. Yürütme ve yasama organlarının yanı sıra yargı organının kendi içinden de gelebilecek baskı müdahalelere karşı korunmak zorundadır.
Ne yazık ki Son yıllarda yargı bağımsızlığına ilişkin uluslararası endeks çalışmalarında da Türkiye’nin endeks puanının istikrarlı biçimde düşük çıktığı ve ülke sıralamalarında en gerideki ülkeler arasında yer aldığı görülmektedir
TÜRKİYENİN YARGI BAĞIMSIZLIĞINA İLİŞKİN SORUNLARI
Türkiye’de yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı sorunun odağında Hâkimler ve Savcılar Kurulu bulunmaktadır. Öte yandan yargıç ve savcıların mesleğe başladıkları aşamadan, mesleki yaşamları boyunca yüz yüze kaldıkları kimi sorunlar ile bir yargıç ya da savcının mesleğine son verilirken gözlenen sorunlara da mutlaka değinmek gerekir. Yüksek yargının oluşum biçimi ve işlevleri de yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı sorunu değerlendirilirken gözden kaçırılmaması gereken konulardandır. Savunmanın bağımsızlığı da yargı tartışmasında mutlaka dikkate alınması gereken bir husustur. Bu konu özellikle barolarla ilgili yeni düzenlemeler getiren ve “çoklu baro sistemi” olarak adlandırılan değişikliğin ardından daha da önem kazanmıştır.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
HSK Lağvedilmeli. Adı, yapılanması ve işlevleriyle birlikte tamamen yeni bir kurul oluşturulmalıdır. Adalet Bakanını sistem içinde etkin konuma getiren hükümler anayasadan çıkarılmalıdır. Yargının, Sav-Savunma-Karar üçlüsünden oluştuğu gerçeği anayasal düzeyde de vurgulanmalı, baroların ve Türkiye Barolar Birliği’nin oluşumunda savunmanın bağımsızlığı esası gözetilmelidir. Yargı mensuplarının mesleki yaşamlarına (kariyerlerine) ilişkin tüm kararlar nesnel ölçütlere dayanmalı. Bu kararlarda liyakat, ilgililerin yeterlik, yetenek ve nitelikleri esas alınmalıdır. Anayasa Mahkemesi’nin yapısı gözden geçirilmeli; üyeleri yargı ve yasama organları tarafından belirlenmelidir. Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkileri hukuk devletinin ve temel hak korunmasının alanını genişletilecek biçimde yeniden düzenlenmelidir. Yargı mensupları hakkında performans değerlendirme süreçleri nesnel ve şeffaf olmalı. İlgililere bu süreçlere katılma ve bu konudaki kararlara karşı yargı yoluna başvurma olanağı tanınmalıdır. Yargı denetimine kapalı hiçbir alan bırakılmamalı. Bu konudaki anayasal engeller kaldırılmalıdır. Bu tür bir reformun, yargı sistemin yeniden tesisi gibi, radikal bir anayasa değişikliği veya tümüyle yeni bir anayasa gerektireceği açıktır.
Son olarak da ;
Şüphesiz demokratik bir rejim için birey ve hak kelimeleri çok önemlidir. Bu kelimelerin ortak kesişim noktası olan adalet ilkesi yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve getirdiği adil yargılanma ile sağlanır. Bu bağımsızlık sadece hâkimin yasama yürütme karşısında bağımsızlığı olarak değil, çevresel ve içsel bir baskı altında da kalmadan kanuna uygun olarak karar vermesidir.
Bugün ülkemizde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda mevcut hukuki ve fiili durumlar incelendiğinde durumun pek iç açıcı olduğu söylenemez. Yargı işlevini tam olarak yerine getiremediğinden toplumsal olarak insanların adalet, eşitlik, adil yargılanma gibi kavramlara güveni sarsılmıştır. Yapılması gereken yargı organlarının kurumsal, hakimlerin ise bireysel olarak bağımsızlık ve tarafsızlığı sağlayıcı bir şekilde görevlerini yapmalarına olanak tanımak, bunu sağlayıcı tedbirler almak ve bunun getirisi olan yargıya ve adalete inanç kavramının toplumda tekrar nüksetmesini sağlamaktır.