Tutuklama, gözaltı, yakalama ve elkoyma gibi tedbirler ceza muhakamesinde “koruma tedbirleri” olarak adlandırılır. Koruma tedbirlerinin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na aykırı uygulanmaması gerekir .
Ceza hukukunda soruşturma ve devamında kovuşturma aşamasında koruma tedbirlerine başvurulabilir. Ancak bu koruma tedbirleri ölçülü ve orantılı uygulanmalıdır.
Hangi Hallerde Tutuklama Haksız Olur?
Tutuklama ve diğer koruma tedbirleri Anayasal hakları sınırlar. Dolayısıyla hem usule hem de esasa ilişkin ciddi bir denetim ve prosedüre sahiptir. Tutuklama kararı somut gerçeği ortaya çıkarmaya yönelik olarak kişinin cezaevinde tutulmasının zorunlu olması halinde verilebilir.
Tutuklama nedenlerinin varlığını gösteren iki temel hal vardır: somut kaçma şüphesi ve delilleri ortadan kaldırma ihtimali. Bu iki halin varlığı ispat edilirse (bunun ispatı ve izahı savcılık ve tutuklama kararını veren hakim üzerindendir) tutuklama kararı verilebilir. Aksi halde tutuklama kararı ölçüsüz olabilir.
Ayrıca tutuklama nedenleri olmasına rağmen tutuklama kararı verilmesi zorunlu değildir. Eğer tutuklama ölçüsüz olacaksa adli kontrol kararı (belirli aralıklarla imza, yurt dışına çıkış yasağı vs.) verilmelidir. Bunlar tutuklamanın esasa yönelik şartlarıdır. Bir de usul kuralları vardır.
Tutuklama kararı, duruşma ile verilebilir ve kişinin gıyabında verilmesi mümkün değildir. Soruşturma aşamasında sulh ceza hakimi, kovuşturma aşamasında ceza mahkemesi bu kararı verebilir.
Tutukluluk süresi boyunca 30 günde bir kere tutuklamaya ilişkin karar verilmek üzere duruşma yapılır. Bu duruşmalarda tutuklama nedenlerinin hala devam edilip edilmediği araştırılır. Tutuklama nedeninin devam ettiğini düşünen karar mercii, bu düşüncesini gerekçelendirmek zorundadır. Aksi halde karar hukuka aykırı olur.
Adli makamlar tarafından tutuklama, yakalama, gözaltı veya elkoyma gibi koruma tedbirleri uygulanarak yapılan soruşturma veya kovuşturma neticesinde şüpheli veya sanığın suçsuz olduğu anlaşıldığında; yani mahkeme tarafından beraat kararı veya savcılık tarafından takipsizlik kararı verildiğinde koruma tedbirlerinin de haksız uygulandığı tespit edilmiş olur. Bu durumda, haksız koruma tedbirleri uygulanan kişinin maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı doğar. Uygulamada, haksız tutuklama tazminatı haksız koruma tedbirleri nedeniyle en çok dava konusu edilen tazminat türüdür.
Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davası, haksız koruma tedbirleri nedeniyle Maliye Hazinesi aleyhine, yani devlete karşı açılan Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. maddesinde düzenlenen bir tazminat davasıdır.
Koruma Tedbirleri Nedeniyle Hangi Hallerde Tazminat Davası Açılabilir?
Ceza Muhakemesi Kanunu ile güvence altına alınan bazı haklarının ihlal edildiği iddia eden kişiler maddi ve manevi tazminat davası açabilecektir. Suç soruşturması veya kovuşturması esnasında haksız koruma tedbiri uygulanan kişiler tazminat davası açabilirler:
Kanunlarda belirtilen koşullar dışında hakkında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilenler
Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayanlar
Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklananlar
Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen
Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen
Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayanlar
Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyenler
Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde uygulananlar
Maddi ve manevî her türlü zararlarını, devletten isteyebilirler. Yukarıda belirtilen hallerden biriyle mağduriyete uğrayan kişiler maddi ve manevi tazminat davası açabilirler. Ancak, uygulamada genellikle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (KYOK) veya yargılama sonunda beraat eden şahıslar tarafından gözaltı ve tutuklama nedeniyle uğranılan zararların tazmini amacıyla maddi ve manevi tazminat davaları açılmaktadır.
Mahkum olan kişinin gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreler, mahkum olduğu cezanın infaz süresinden fazla ise tazminat davası açabilir. Ayrıca, işlediği suç için kanunda öngörülen yaptırımın sadece adli para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak adli para cezasıyla cezalandırılan kişi de tazminat talebinde bulunabilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Kişi mahkum olduğu cezanın ne kadarını yatacak idiyse ondan fazlasını tutuklukta veya gözaltında geçirmiş ise, fazladan özgürlükten mahrumiyete yol açan süre açısından maddi ve manevi tazminat isteyebilir
Haksız Tutuklama, Gözaltı ve El Koyma Nedeniyle Tazminat Davası Açma Süresi
Kanun, “kararın kesinleştiğinin davacıya tebliğinden” itibaren 3 ay ve her halükarda kararın kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde tazminat davasının açılması gerektiğini hükme bağlamıştır. Uygulamada kesinleşme şerhli gerekçeli kararın ilgilisine tebliğ edilmesine pek rastlanmamaktadır. Dolaysıyla haksız tutuklama, gözaltı veya el koyma nedeniyle tazminat davası açma süresi; yani zamanaşımı süresi genellikle 1 yıl olarak dikkate alınmaktadır.