-İbiş hayırlı sabahlar.

-Hayırlı sabahlar Memiş.

-Bugün hava çok güzel değil mi?

-Hava güzel de ben neşesizim.

-Zira suratından düşen bin parça oluyor; hayrola?

-Hayrolası, mayrolası yok ağam. İşi o kadar sulandırmışlar ki artık sabrım tükendi. Kaymakama şikayete gidiyorum.

-O ne İbiş, sen hiç böyle yerlere gitmezsin?

-Mecbur kalfım ciğerim. Anlatayım dinle. Dün bir dostum beni akşam yemeğine davet etti.

-E?

-Saat sekizde sözleşmiştik. Tam vaktinde gittim. Oturduktan biraz sonra üç adet tef, bir davul eşliğindeki saz heyeti müziğe başladı. Başladı ama Memiş kardeş ne başlama. Güm, güm gümbürtü başını almış gidiyor. Salonun tavanı basık. Müzik insanı dinlendireceği yerde hem yoruyor hem nerdeyse kulağı sağır ediyor. Desibeli ölçülse muhakkak işletme ceza yer. Benim bildiğim yemek müziği bu kadar gümbürtülü olmaz. Sonra birader, insan birbiriyle konuşamıyor; söylenileni anlamıyorsun ki.

-Sen boş versene; o cezayı kesecek babayiğit nerede? İnan ki daha anasından doğmadı. Doğmuş olsa ne yazar ki? Salla başını al maaşını.

-Dur ağam dur hele.

-Hayrola! Daha ne oldu ki?

-Tiryakiler dışarı çıkıp sigaralarını içiyor. Eh bu iyiymiş dedim. Gümbürtü bir yana, hiç olmazsa temiz havada otururuz. Biliyorsun bende nefes darlığı var?

-He.

-Biraz sonra Memiş’çiğim zor nefes alıp vermeye başladım. Etrafa şöyle bir göz atınca hemen, hemen her masadan dumanlar çıktığını gördüm. Meğer Memiş kardeş bir süre sonra sigara içilirmiş bu gibi lokanta, kahvelerde.

-Gaziantep’te durum hep böyle; nereye gitsen aynı rezalet.

-Yapma yaz?!

-Aha kaymakama gittin; sen kaymakamın bu işi düzelteceğini mi zannediyorsun?

-Yasa kaymakama görev vermiş. Tütün ve Tütün mamullerinin toplu yerlerde içilmesi yasak demiş. Bu işi takip ettir demiş.

-Yahu güldürme adamı? Yani sen şimdi gidip kaymakama durumu anlatacaksın. O da olayın üzerinde duracak yasanın uygulanmasını sağlayacak, öyle mi? İnan ki ben yasaları çıkaranlara acıyorum. O kadar emek sarf ediyorlar, birbirleriyle nerede ise kavga edecekler. Hep boşuna. Uygulayıcılar görevlerini yapmadıktan sonra ha o kanun var, ha yok. Ne fark eder?

-Vallahi doğru söylüyorsun!

-Geç ağam, geç. O üzerinde dursa bile görevlendirdiği kişiler görev yapmıyor ki. Ne olduğunu vallahi bilemiyorum. Geçen günler ben de bir dernek lokalindeydim. Sigaralar pafır, pafır içiliyor. Bir ara, işyeri sahibi kül tablalarını topladı; içeriyi havalandırdı. Baktım biraz sonra kontrole geldiler. Tabi ortalık süt liman. Sigara içilmemiş diye işlem yapıp gittiler. Dondum kaldım. İşyeri sahibi kâhinmiş! İnan ki ermiş yav! Kontrole geleceklerini nasıl da bildi?

-Bilir, Bilir….

-Eh! Bilirse bilir. Hadi eyvallah.

-Dur sana bir şey söyleyeyim de öyle git. Bir keresinde Diyojen, sürekli faziletten dem vurup öğütlerinden hiçbirini yapmayanlar hakkında şunları söylemiş:”Onlar, çok güzel sesler çıkardıkları halde, hiçbir şey hissetmeyen musiki aletlerine benzerler…”