Tam “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” denecek bir olay.
Televizyonlarda, bir sürü tağşiş edilmiş gıdanın yakalanıp imha edildiğini haber olarak görür, dinleriz.
Bu gıdaların çoğunun da, insan sağlığına zararlı olduğu dile getirilir.
xxx
İnsan böyle haberleri görüp, okuyunca, halkın sağlığı ile ilgili olarak yetkililere sığınmak, onlardan yardım almak ve onlarında bu isteği memnuniyetle kabul edeceğine inanıyor.
Satın aldığımız bir malın safiyetinden şüphelendiğimizde, vatandaş olarak devletin laboratuarlarına götürür, orada tahlilini yaptırır, hileli çıktığı takdirde gerekli şikâyetleri yapabileceğimizi zannediyorduk!
İşin esası böyle olması gerekirken, aslında hiçte öyle olmadığını gördüm.
xxx
Anlatayım:
İskenderun, Gözcüler Beldesindeki bir bal üreticisinden ihtiyacımız kadar bal almıştım.
Şüphe üzerine bir miktar balı, T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gaziantep Gıda Kontrol Laboratuvar Müdürlüğü’ne götürdüm.
Buradaki yetkililer beni ilgiyle, nazikâne bir surette karşıladılar. Yeni, yeni yerleştikleri için laboratuarın ayın 20’sinden sonra çalışmaya başlayacağını bildirdiler. Ancak, tahlil ücreti için 350-400 lira gibi bir masraf almaları gerektiğini söylediler.
Tahlil ücretinin çok yüksek olduğunu, tahlil konusunun halkın sağlığı ile ilgili olmasından ötürü ücretin dahi alınmaması gerektiğini söylediğimde aldığım cevaba hem üzüldüm hem de “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” demekten kendimi alamadım.
Meğer tahlil ücretlerini Bakanlık tespit edip il teşkilatlarına bildiriyormuş. Dolayısıyla müdürlük bu tarifenin dışına çıkamıyor.
Biz vatandaşlar da laboratuarların halkın sağlığı için, halka yardımcı olmak amacıyla var olduğuna inanıyorduk.
“Balık baştan kokar” gibi bir şey…
xxx
Örneğin, Ebuziddin Bey aldığı et sucuğunun bozuk olduğundan şüpheleniyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İl Gıda Kontrol Laboratuarı Müdürlüğüne götürüyor.
Çünkü Ebuziddin Bey vatandaşlık görevinin bilincindedir. Eğer et sucuğu düşündüğü gibi bozuk çıkarsa, diğer vatandaşların mağdur olmaması için gerekli yerlere başvuracak ve bozuk malın satışını engelleyecektir.
Orada kendisini hayretler içerisinde bırakan bir olayla karşılaşıyor: 350 TL. tahlil ücreti isteniyor.
Ebuziddin Bey “Yahu, ben devlete yardımcı olmak istiyorum. Bu sucuğun tağşiş edilmiş olduğunu herkes söylüyor. Burada amaç tahlil edip, bozuk olduğu ispatlanınca satıcıdaki sucuklara el koymak ve halkın zarar görmesini engellemek değil mi? Ben neden 350 TL. vereyim ki?” diye dertleniyor.
“Ücret konusu Bakanlıkla ilgilidir; elimizden bir şey gelmez” cevabını alıyor Ebuziddin Bey.
Gelişmiş bir ülkede bir yurttaş tahlil isteğiyle ilgililere başvursa, yardımcı olduğu için ona teşekkür edilir ve isteği hemen yerine getirilir.
Bizde nedense hep tersliklerle karşılaşılıyor…
Kim okuya, kim yaza! Bakanlık bu olayı duyacak da gereğini yapacak ha?!
xxx
Anlatacağım şu fıkrada gemi, kendilerinin olmadığı gibi sanki bizler de bu ülkenin vatandaşı değiliz.
Temel ile İdris, gemi ile seyahate çıkarlar. Bir gün kamaralarında dinlendikleri sırada, büyük bir fırtına başlar. Temel yatağına iyice uzanır. İdris ise ölüm korkusu içinde dolanır “Batıyoruz” diye ağlamaya başlar.
Temel İdris’i teselli etmek amacıyla:
-Batacak diye ne ağlıyorsun be İdris. Allah’tan gemi bizim değil…