“Biz gazetecilerin havası Vali’ de, çilesi çingenede yok.”

Malumunuz YKS sonuçları açıklandıktan sonra tercihler yapıldı. Bir tanıdığımın çocuğu da gazetecilik okumak istediğini söyleyince, annesi beni aradı. “Kızım gazeteci olmak istiyor, sana merak ettiklerini sorsa yanıtlar mısın?” deyince genç başarılı birinin gazeteciliği tercih etmesine mesleğim adına sevindim. Ama o genç arkadaş adına üzüldüm.

Malum, “Biz gazetecilerin havası Vali’ de, çilesi çingenede yok.”

Yazın sıcağı, kışın soğu demeden sokaklardasın. Siyasileri takip edersin. Öven haberler yapınca sıkıntı yok, eleştirmeye gör. Dünya’daki en kötü insan, en kötü gazetesisindir.

Gazeteciler Cemiyeti meslek örgütü yetkililerinden birisi ziyaretime geldi. Yerel basının sorunlarını öğrenmek istiyormuş. Mesleğe başladım başlayalı, bu tarz ziyaretler olur. Sorunları tespit etmeye yönelik sohbetler yapılır, notlar alınır. Sonuç değişmez. Aynı sorunlar artarak ilerler.

Bakın, Organize Sanayi’de kimyasal atıkların biriktiği havuz patladı. Otoyol saatlerce kapalı kaldı. Temizleme çalışmaları ne aşamada açıklama yok. Bu atıkların çevreye yayılmasının müsebbibi kim belli değil? Bunun sonucunda hatalı olanlara nasıl bir yaptırım uygulanacak belli değil?

Gazetemiz konuyu manşetine taşıdı. Köşe yazıları yazıldı. Kimseden ses çıkmıyor.

**

Sonra şehrimizin en büyük sorun Suriyeliler. Bakın o kadar küstahlaştılar ki, Suriyeli avukatlar “Türkiye bize ne yapabilir? “ diye açıklama yapmaya cüret ediyor. Zor günlerinde onlara kol kanat geren bir ülkeye, o ülkenin insanlarına ve değerlerine saygı göstermeleri gerekmiyor mu?

Bunu da haber yapamıyorsunuz. Neden mi?

Halkı kin ve nefrete kışkırtmakla suçlanıyorsunuz?

Onu görme, bunu duyma. O siyasi bağlantılara dokunuyor. Bu hükümet politikasına dokunuyor.

Ne yazsın gazeteci..?

Yaz geldi. Çiçekler açtı. Tam tatil havası mı?

Mesleğin doğası eleştiri üzerine kurulmuşken, denge politikası izlemek zorunda kalıyoruz.

Şimdi ben  “Biz gazetecilerin havası Vali’ de, çilesi çingenede yok.” derken boşuna mı diyorum.