Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde enflasyon “Piyasadaki para miktarıyla, malların ve satın alınan hizmetlerin toplamı arasındaki açığın büyümesinden ortaya çıkan ve fiyatların toplam yükselişi, paranın değerinin düşmesi biçiminde kendini gösteren ekonomik parasal süreç; para şişkinliği, parasal şişkinlik” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanım ekonomi bilimine uygun olmakla beraber piyasadaki para miktarına virmanları, çek ve senet gibi ödemeleri de eklemek gerekir.

Sözün özü şudur. Bir terazi düşünün; bir kefesinde dolaşımdaki Türk Lirası + hesaptan hesaba nakit aktarılması + çek ve senetleri koyalım. Terazinin diğer kefesine de ülkedeki emtia + hizmetleri yerleştirelim. Terazide para ve diğer para gibi iş gören tarafın ağır gelmesi enflasyondur.

Yoksa dolar gibi yabancı paraların, Türk lirasına karşı değer kazanması şeklinde yapılan tanımlar yanlıştır. Yukarıda açıkladığım üzere para ve para yerine geçen ödemelerin fazlalığı enflasyondur.

Maliye ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın aldıkları kararlarla şimdilik enflasyon hızı az gözükmektedir.

Ancak, özellikle gıda maddesi satıcıları ve bütün emtia satan yerler sermayelerinin, paralarının değer kaybını önlemek aracıyla gerek yaş meyve, sebze ile diğer emtia satıcıları, kar hadlerini yüksek tutmaktadırlar. Örneğin bir manav 15’e mal ettiği bir meyveyi 0 fiyatla 30’a satmaktadır. Bu durum enflasyonun artmasına etki etmektedir.

Diğer yönden ahlaka aykırı olarak, üreticiler tarafından, ambalajların altına kötüleri, üzerine iyileri dizmeleri, bu gibi mallarda fire olmasını sağlamaktadır. Fiyat tespitlerinde göz önünde tutulması gereken bir unsurdur.

Bütün bunlar düşünülerek, hükümetimiz konu üzerinde durması gerekir.

Piyasanın bu hali, serbest piyasa ekonomisine dayanmaktadır. Ülkemiz henüz hazır değilken Turgut Özal döneminde, serbest ekonomiye geçilmesi doğru olmamıştır. Serbest ekonomi, gelişmiş ve insanlarının eğitilmiş olmalarının çoğaldığı ülkelerde iyi sonuçlar verir.

Eskiden yaş sebze ve meyvelerde kar hatti % 35 idi. Etiketlerin arkasına bir mandal ile halden alınan fatura eklenir ve belediyelerce kontrol edilirdi.

Bugün serbest ekonominin uygulandığı ülkemizde bazı konularda hükümetin müdahale ettiğini görüyoruz. Örneğin mesken kiralarının %25’ten fazla artırılmaması için kararnameler.

Hükümetimiz hem gıda hem de diğer emtialar için böyle kararlar alabilir. Böylece enflasyon hızı çok aşağıya çekilebilir.

Sadece mesken kiralarının artması için konan artış oranları, beklenen enflasyon hızının artmasını önleyemez. Ancak gelir düzeyleri düşük yurttaşlarımıza bir nebze fayda sağlayabilir. Hükümetimiz, kar hadleri sınırlanmasını sağlamak için gereken kararları alırsa tüketicinin alım gücünün arttığını sağlamış da olacaktır.

Eğer ülkemizin, uyguladığı sistem serbest piyasa ekonomisi ise mesken kira artışlarına sınır koyması da ekonomiye aykırı düşmektedir.

Yazıma yaşadığım bir olayla son vereceğim. Almanya’da gezide iken çanta, valiz satan bir mağazaya girmiştim. Bütün malların üzerinde fiyatları gösteren etiketler vardı. Samsonite gri bir valiz alırken, kahve rengini görünce değiştirmek istedim. Ancak aynı büyüklükteki kahve rengini olan valiz için satıcı daha çok para isteyince nedenini sormuştum. Aldığım cevap “-Bu yeni geldi. İstersen griyi al” olmuştu. Gri renklinin fiyatını, yeni gelen aynı mallara göre etiket değiştirmemişti.

Orhan YALKIN