Şahinbey Belediyesi, Şehreküstü (Şaraküstü) gibi bazı semtlerdeki eski taş binaları restore ediyor.

Çok güzel bir şey…

            Ancak dolaşıp gezince ve yapılanları görünce insan “Dışı kalaylı, içi vayvaylı” demekden kendini alamıyor.

            Bir iki ev hariç, gerisinin dış tarafları restore edilmiş, dıştan güzel görünüşleri sağlanmak istenmiş ve restorasyon bu esaslara göre yapılmış. Binaların iç kısmına hiç dokunulmamış; hemen, hemen hepsi harabe, oturulmayacak vaziyette.

            Bir kısım eski Antep evlerinin harap olan yerleri, briketlerle çevrilmiş olduğundan, bunların dış kısımları ya beyaz sıva ya da kesme taşlarla kaplanarak elden geçirildiği görülüyor.

            Bu gibi çalışmalara da ilgili belediyeler “Restorasyon Çalışmaları” diyor.

            Aslında bütün restore işleri binaların yalnız dışını süslemekle olmamalı. İç kısımları da ele alınıp, rölevesi çıkarılarak aslına uygun şekilde yapılması gerekmez mi?

            Turistler dışına bakıp, içini görmek isterlerse, acaba gördükleri manzara karşısında ne diyecekler?

            xxx

            Avrupa’nın bazı ülkelerinde, özellikle İtalya’da eski binalar, ilk yapıldıkları gibi hala dimdik ayaktalar.

            Bu binaların bakım ve onarımlarını ilgili belediyeler yapıyor. Sahipleri bir çivi dahi çakamıyor.

            Bu şekildeki binalar özel kişilere ait. Binalar kullanılıyor, ya mesken ya da işyerleri olarak.

            xxx

            Nedense bizde hep gösterişe önem veriyoruz.

            Binaları yaparız; kanalizasyon yok; “istim sonradan gelsin” deriz. Toprağın üstü görünür, altını kimse bilmez!

            Yineliyorum; okullardaki Eğitsel Kollar! Şimdi kulüp diyorlar bunlara. Dosyalar hazır ama uygulama yok.

            Bazı kolejlerde güya yabancı dille eğitim yapılıyor! Altı boş olan konulara “Hava cıva” denir ya; bunun gibi bir şey. Öğrenci İngilizceyi öğrenemiyor. Gösteriş; adı var, kendi yok!

            Türkiye çapında meslek okullarındaki uygulamalar. Hak getire! Takip etmekle ilgili öğretmenler (Yönetimin isteği üzerine) öğrencinin bütün uygulamaları görmüş gibi dosyaları hazırlarlar. Aslında öğrenci bu uygulamalardan bi haberdir.

            xxx

            Bu örnekleri çoğaltabiliriz.

            Acaba bu gibi “kitabına uydurmak” bizim özelliklerimizden midir?

            xxx

            Yazıya bir fıkra ile son verelim.

Bir zamanlar, yüksek mevki sahibi bir Acemi (İranlıyı) İstanbul’u gezdiriyorlarmış. Malum Acemlerin atışı iyidir. Fatih camiinin önünden geçerken Acem sormuş:

            -Bu cami ne kadar zamanda yapıldı? Rehber:

            -7 yılda efendim; deyince Acem:

            -Bizde olsa bu cami bir haftada yapılır.

            Yürümüşler. Beyazıt Camiine varınca Acem aynı soruyu sorup 5 yıl gibi cevabı alınca:

            -Bizde olsa bu cami 4 günde yapılır; demiş.

            -Yeni camiye gelindiğinde Acem aynı minval üzere sorduğu soruya rehber şu cevabı vermiş:

            -Vallahi dün geçerken bu cami burada yoktu efendim.