Düşün

Deprem gerçeğini unutmayalım

Elazığ’da geçtiğimiz hafta meydana gelen deprem, Gaziantep’te olası bir depremi gündeme getirdi. Elazığ’da meydana gelen 6,8 şiddetindeki depremin kentte hissedilmesi de giderek artan deprem tehlikesini ortaya koydu. Yaşanan şiddetli sarsıntının etkileri tartışılırken, olası Gaziantep depremi konuşuluyor. Nurdağı-İslahiye ve Kahramanmaraş’ta yer aşan Türkoğlu Bölgesi’nde bulunan fay hattı, kentte yaşanması muhtemel deprem tehlikesinin önemsenmesi gerekliliğini gözler önüne serdi.

DEPREM MASTER PLANI HAYATA GEÇİRİLMELİ

İnşaat Mühendisleri Odası Gaziantep Şubesi tarafından hazırlanan Deprem Master Planı için ihale sürecinin başladığı aktarılmıştı. Bilginin paylaşılmasının ardından ihalenin yapılarak, kentteki yapıların depreme karşı düzenlenmesi, kamu binalarının güçlendirilmesi ve deprem anında toplanma alanlarının belirlenmesi gibi birçok konularda çalışma yapılması bekleniyordu. Aradan geçen süreçte bu konuların dikkate alınmaması, deprem gerçeğinin kendi hatırlatması ile birlikte kurumların harekete geçmesi bekleniyor.

AFAD’IN DEPREM SENARYOSU, KORKUTTU

Geçtiğimiz yıl AFAD tarafından Gaziantep’e yönelik hazırlanan Deprem Senaryosu ise Gaziantep’te yaşanacak depremin etkilerini korkutucu şekilde ortaya koydu. 7,0 şiddetinde yaşanacak bir deprem durumunda 2 bin 500’den fazla binanın yıkılması, 500’den fazla insanın ise hayatını kaybedeceği öngörülüyor. AFAD’ın Deprem Senaryosunda ortaya konulan korkunç tablonun gerçekleşmemesi için Deprem Master Planı’nın hayata geçirilmesi gerekliliğini bir kez daha hatırlatmak şart oldu.

ÖZGÜR ZOR

**

Hisset 

Canım İstanbul

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;

Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.

İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;

O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.

Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;

Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.

Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,

Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.

 

İstanbul benim canım;

Vatanım da vatanım...

İstanbul,

İstanbul...

 

Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;

Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...

Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;

Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...

Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;

Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..

Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;

Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

 

O manayı bul da bul!

İlle İstanbul'da bul!

İstanbul,

İstanbul...

 

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;

Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.

Oynak sular yalının alt katına misafir;

Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.

Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,

Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...

Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?

Cumbalı odalarda inletir "Katibim"i...

 

Kadını keskin bıçak,

Taze kan gibi sıcak.

İstanbul,

İstanbul...

 

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!

Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...

Eyüp öksüz, Kadıkoy süslü, Moda kurumlu,

Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.

Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından

Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.

Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;

Güleni şoyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

 

Gecesi sünbül kokan

Türkçesi bülbül kokan,

İstanbul,

İstanbul…

Necip Fazıl Kısakürek

**

Gülümse

Geçen yıl elma ağacıydı

Trabzon’a bağlı ilçelerden birinin adliyesinde iki hakim tartışıyorlardı. Karakolun arkasındaki büyük ağaç kiraz mıdır, yoksa armut mudur? Bir karar veremeyince hakimlerden biri; Biz niye böyle tartışıyoruz. Çay ocağı işleticisi Temel’i çağırıp ona soralım. Sorarlar: Temel efendi, karakolun arkasındaki şu görünen ağaç ne ağacıdır? Temel, az önce çay servisi yaparken kulak ucuyla tanık olduğu tartışmada taraf olmamak ve hakimleri birbirine düşürmemek için en politik yanıtını verir: -Valla hakim beylerim, ha bu görünen ağaç geçen yıl elma ağacıydı.

**

Kulağına küpe olsun

Bilgi aşağıdakileri yükseltir, bilgisizlik yukarıdakileri alçaltır.

Hz. Ali

**