Düşün

Anne-Baba farkı

Anne dışarıda alış-verişteydi.

İki buçuk yaşındaki bebeğe babası göz kulak oluyordu.

Aslında bu pek de zor bir şey değildi.

Yavrucak halının üzerinde çay seti oyuncağıyla oynarken baba da koltuğunda gazetesini okuyordu.

Ara sıra da bebeğinin kendisine çay seti oyuncağının minik plastik fincanlarıyla ikram ettiği suları çay niyetine içerek oyuna iştirak ediyordu.

Derken anne eve geldi.

Baba anneye sus işareti yapıp, bebeği izlemesini istedi.

Bu çok şirin hareketini annenin de görmesini istiyordu.

Anne, bebeğin elinde çay fincanıyla salondan çıkıp;

Biraz sonra içi su dolu olarak babasına getirmesini ve babanın da onu çaymış gibi içmesini seyretti.

Sonra gayet sakin bir tavırla elindekilerle mutfağa geçerken eşine seslendi:

Uzanabildiği tek su kaynağının klozet olduğunu biliyorsun, değil mi..?

Sonuç-1: Anneler evlatlarını çok sever ve onlara dair her şeyi bilir.

Sonuç-2: Babalar evlatlarına dair bir çok şeyi bilmez ama onları çok sever.

En son babalar duyar diye boşuna söylenmemiştir..!

**

Hisset

AŞKTAN NEFES ALAMADIĞIM O YERDE

 

Çocukluğumun bahçesiydin sen

bütün bilinen mutluluklardan uzakta,

o sarışın akşam üstlerinde,

ıstırabın eşiğinde...

Nefesim sıkıştığında seni sevmekten

ömrünü okurdum o acı neşede,

boşalırdı ağzımdan o kanlı nefes

sonra çok özlendiği için acımasızca talan edilen

her baharda dönerdim oaraya...

O sarışın akşam üstleri

hiç gitmediğim uzaklardan döndüğüm yer olurdu...

Bilinen bütün mutluluklardan uzakta

kalırdım orada,

kalırdım çocukluğumun bahçesinde,

aşktan nefes alamadığım o yerde...

 

 

 

Cezmi ERSÖZ

**

Gülümse

Haline Şükret

 

Dursun, çok feci bir trafik kazası geçirir. Koma halinde hastaneye kaldırırlar. Tedavi olurken kendine gelir. Yatağında bakar ki bir kolu yok. Hepten morali bozulur, asabileşir. Bir taraftan da hastaneyi birbirine katar:

-Ben tek kolla nasıl yaşarım şimdi!

Diye bağırıp çağırır. Kendini hastanenin penceresinden atıp intihar edeceğini söyler. Doktorlar başına toplanır, bakarlar Dursun ciddi, başlarlar nasihate:

-Bak evladım, insan tek kolla da yaşayabilir, ölmediğine şükretsene. Sonra beterin beteri var. Geçen yıl Temel de kaza geçirdi. Onun iki kolunu birden kesmek zorunda kalmıştık... Ama o senin gibi bağırıp, hastaneyi birbirine katmadı. Şimdi de gül gibi yaşayıp gidiyor. İnanmazsan git de bak.

Dursun, bir an sakinleşir, gider yukarı Mahallede Temel'i bulur. Bir de bakar ki, Temel'in hakikaten iki kolu kesik ama, Temel bahçede kıvır kıvır oynuyor, hem de nasıl oynuyor...

Bizim Dursun'un kafası karışır ve hayretle Temel'e yaklaşır:

-Ula Temel, eyi ki seni gördüm, yoksa hayatum gideyidi. Ula bizim bi kolumuz kesildi diye intihar edeceğidum. Ama senin, iki koli kesik vaziyette, hem de bi dansöz gibi oynamana karşı teselli oldum... Şu dünyanın haline bak, benum tek kolum kesildi diye intihar edecek kadar beyinsuzum, sense iki koli yok göbek ataysun. Derken, Bizim Temel patlar:

-Ula sen manyak misun, ne göbek atması. Sırtım fena halde kaşuniyi... Patlayrum.

 

**

Kulağına küpe olsun

"Gerçek şu ki; hayalimizdeki insanın, hayalindeki insan değiliz. O kadar!”

 Pablo Neruda

**