Yine ve yeniden dış mihraklara karşı vermiş olduğumuz bilmem kaçıncı savaşın, bilmem kaçıncı ayağında, ekonomi alanında var olma mücadelesi içindeyiz. Emeklinin maaşından, öğrencinin harcından, vatandaşın sofrasından çalma başarısı gösteren şer güçlerin, siyasilerin ve bürokratların hesaplarından kuruş çalamamaları hayli şaşırtıcı.
Vatan Millet Sakarya türkülerini bolca dinlediğimiz Türkiye Yüzyılında, Yüce Türk Milletinin Bekası için mücadele eden Millicilerin kurdukları Milli Ekonomi Sistemi ise bu mücadele uğruna atılmış en büyük adım. Milli şirketlerin devşirme güçlere dolar karşılığında devredilmelerinin döviz rezervi olarak tanımlanması kurulan sistemin ne denli özveriyle çalıştığının göstergesi. Hele sistem dahilinde 7500 lira emekli emekli maaşı alan Emeklinin zamlardan sonra 7500 lira almaya devam etmesi aklın alamayacağı ölçüde başarılı bir girişim.
Seçimler öncesi yaşanan Beka sorununun seçimden sonra çözüme kavuşturulması ise ayrıca gurur verirken, döviz ile vatandaşlık verilmesinin, mültecinin / sığınmacının Milli kabul edilip, Türk Vatandaşlarının düzen hakkında en ufak bir olumsuz eleştirilerinde gayri millicilikle suçlanıp, şer güç ilan edilmeleriyse yeni bir beka sorununun ortaya çıktığının belirtisi. Siyasette Yaşa Takılanların önümüzdeki seçim öncesi bu meselenin üzerine giderek başarı ile çözüme kavuşturulacaklarından şüphemiz yok.
Asıl sürpriz şüphesiz iktidarın kendisine muhalif olup, Ülkenin geldiği noktanın sebebini iktidarın iş bilmezliğine bağlaması. Bu bağlam neticesinde yakalamış olduğu başarı ile iktidar, kurulmuş ve kurulacak olan tüm siyasi hareket ve oluşumlara karşı kazanımın felsefesi üzerine örnek teşkil etmiştir. Bu durum aklımızın kafatasımızda durmaması için gayet geçerli bir sebepti. Bunlara rağmen her gün yenisine bir yenisini eklediğimiz siyasi başarıların en prestijlisi, uluslararası alanda kabaran yolsuzluk dosyalarına adı karışan bilmem ne çocuklarının yüzünden milletin kaderiyle oynanması olmuştur herhalde. Anlayacağınız tam bir Ulusçuluk örneği.
Bağımsızlık alametlerinin Hans, Toni, Coni, Herkel ve Frank’a karşı elde edilen kazanımlarla birlikte değişmesi ise, silkinip ayağa kalktığımızda elde edeceğimiz başarı ile değil dünyayı dize getirmek; gezegenler arası liderliği üstlenebileceğimizin göstergesi(!)
İşin en üzücü yanı muhalif olup iktidar adına çalışan, bindiği eşekten daha akıllı olan, koca vekilciklerin çapsızlıklarının günahını millete yüklemeleri, ihtilaflarını itiraf ederken siyasi çöplüğe gömüldüklerinin farkında olmamalarıydı.
Kısaca herkesin kendi Tanrısını yaratıp, hak adına mücadele ettiğini söylediği garip bir dönemden geçiyoruz Cem Karaca’ya kulak vererek:
Bu döngü kısır döngü
başı varda sonu yok
dönüyom dönemiyom
sonunda bir çıkış yok
amanieyynn