Değerli Dostlarım,

Don Miguel Ruiz’in Toltek felsefesinden yola çıkarak yazdığı Dört Anlaşma kitabındaki üç anlaşmayı geride bıraktık. Neydi bunlar?

1. Anlaşma: Sözlerinde kusursuz ol. Ağzından çıkanlar zehir değil şifa içersin.

2. Anlaşma: Hiçbir şeyi kişisel alma. Etrafında olan bitenlerin seninle ilgili olmadığını anla.

3. Anlaşma: Varsayma, sor. Varsayımların gerçekleri yansıtmıyor olabilir.

Bu anlaşmaları, yaşamla şimdiye kadar yaptığınız diğer anlaşmaları yırtıp onların yerine koyarsanız, yaşamınızı kelimenin tam anlamıyla dönüştürebilir ve aradığınız mutluluğa ve özgürlüğe ulaşabilirsiniz.

Bugün, dördüncü anlaşmada derinleşeceğiz.

ELİNDEN GELENİN EN İYİSİNİ YAP.

Dördüncü anlaşma, ilk üç anlaşmanın aksiyona geçip yaşamınızda vücut bulmasını sağlıyor. Diyor ki;

Ağzından çıkanların kusursuz olması, etrafında olan bitenleri üzerine alınmamak ve yaşamla ilgili varsayımlarını kenara bırakıp gerçeği bulmak adına sorular sormak için ELİNDEN GELENİN EN İYİSİNİ YAP.

Burada önemli ayrıntı şu;

Elinizden gelenin en iyisini yaparken bunun kalitesi her daim aynı seviyede olmayacaktır. Sağlıklı iken elinizden gelenin en iyisi ile hasta ikenki en iyisi arasında kalite farkı olacaktır. Bir gün kendinizi iyi hissederek uyanır ve o gün ilk üç anlaşmayla ilgili harika işler çıkarabilirsiniz. Ertesi gün kendinizi pek de iyi hissetmeyebilirsiniz, ancak önemli olan buna rağmen ilk üç anlaşmayla ilgili elinizden gelenin en iyisini yapmanız.

Kalitesinden bağımsız olarak her daim elinden gelenin en iyisini yap.

Zaman içinde bunu tekrar ede ede elinden gelenin en iyisi gelişecek ve kuvvetlenecektir.

Not edin; tekrar mükemmeleştirir.

Dikkatinizi çekmek istediğim bir başka nokta ise şu;

Elinizden gelenin daha fazlasını veya daha azını yapmak size hizmet etmeyecektir. Elinizden gelenin daha fazlasını yapmak için kendinize abanırsanız eninde sonunda enerji stoğunuzu sıfırlar ve İngilizce’de meşhur “burnout” dediğimiz tükenmişlik sendromuna yakalanırsınız. Aman dikkat.

Elinizden gelenden daha az yaparsanız ise yaşam boyu her daim gergin ve tatminsiz bir halde olacaksınız. Zira daha fazlasını yapabileceğinizi bildiğiniz halde bunu yapmamış olmanın yükü hep oracıkta, omuzlarınızda oturacaktır.

İnsanların çoğu zaman ellerinden gelenin en iyisini yapmaktan imtina etmelerinin, bu konuda harekete geçmemelerinin sebebi, öncelikle bunun ödüllerini görmek istemelerinden kaynaklanıyor. Yani önce ödülü göreyim, geleceğinden emin olayım, sonra harekete geçerim diyorlar. Halbuki yaşamın algoritmasında ödül aksiyonu takip ediyor. Önce aksiyon, sonra ödül.

“Ben kelimelerimi neden özenle seçeyim ki? Önce o benimle nasıl konuştuğuna dikkat etsin!”

veya

“Olan biten her şeyin sorumlusu benim. Keşke öyle yapmasaydım ama oldu işte. Artık düzeltmem imkansız!”

veya

“Tahminlerimde (varsayımlarında) hiç yanılmam. Bu olayın başka bir sebebi olduğunu sanmıyorum.”

Dördüncü anlaşma diyor ki, bu cümleleri, bu bakış açılarını tersine çevirin, bir de tersinden bakın. Sonunda size ne gibi ödüller getirip getirmeyeceği kaygısından uzak şekilde.

Unutmayın. Önce aksiyon, sonra ödül.

Dördüncü anlaşma kolay bir anlaşma değil. Sizi bu anlaşmadan caydırmak için ayağınıza defalarca çelme takılacak. Önemli olan sizin iradeniz yardımıyla anlaşmaya sadık kalmanız.

Aksiyon öyle bir şey ki yaşamı dibine kadar yaşamanıza olanak sağlar.

Aksiyonsuzluk ise yaşamı reddetmenize yol açar.

Don Miguel Ruiz’in önerdiği ilk üç anlaşma ancak dördüncü anlaşmaya uyduğunuz vakit mümkün. Elinizden gelenin en iyisini yaptığınızda, ağzınızdan çıkan kelimelerdeki zehri akıtırsınız, olayları kişisel algılamaktan kurtulursunuz ve varsayımlarınızın esiri olmaktan özgürleşirsiniz. Böylelikle yaşamınızın kaptan koltuğuna oturur ve yaşamınızın yönünü istediğiniz yere evirirsiniz.

Bu dört anlaşma hakikaten yaşamı dönüştürecek potansiyele sahip.

Pek tabi kullanıp kullanmamak sizin tasarrufunuzda.

Sevgiyle,