İnsanlar yaptıklarına bakmadan kendi kendine kibirleniyor. Siz saygınızdan susup, denileni ypınca, kolay yönlendirilir biri gibi görülüyorsunuz. Halbuki, saygıdan yapıyorsunuz, ne yaparsanız. Sonra küçümsediklerinize muhtaç oluyorsunuz. Bakın size konuyla ilgili Deve ve Fare’nin öyküsünü anlatayım.
Bir fare bir devenin yularını eline aldı, kurula kurula yollara düştü. Deve, mülayim bir hayvan olduğundan, faresin kurumuna aldırış etmeden, sessizce onun arkasından yola koyuldu. Bunun üzerine fare kibirlendi:
“Ben ne yiğit biriymişim ki, koskoca deveyi sürükleyip götürüyorum” diye düşünmeye başladı.
Deve farenin bu düşüncesini sezinledi.
“Hele bir sırası gelsin, ben o zaman senin dersini veririm” diye düşündü, sabırla yürümeye devam etti.
Gide gide büyük bir ırmağın kenarına vardılar. Fare ırmağı görünce durdu. Âdeta kanı dondu. Deve bunu görünce:
“Ey dağlarda, ovalarda önümde yürüyüp yol gösteren, neden durdun?” dedi. “Sen benim kılavuzumsun. Yürü ki, arkandan geleyim.”
Fare geri geri çekildi:
“Bu su pek büyük, pek derin bir su. Boğulmaktan korkuyorum.”
Su devenin ancak dizine geliyordu.
“Aaa, şu diz boyu sudan mı korkuyorsun?” diye güldü deve.
Fare:
“Dizden dize fark var, senin için karınca olan bizim için ejderha sayılır. Senin için diz boyu olan su benim boyumu yüz kere aşar” dedi.
Bunun üzerine, deve:
“Öyleyse,” dedi. “Bir daha küstahlık etmeye kalkışma da, canın yanmasın. Kendin gibi farelerle boy ölçüş; develere yanaşma!”
Fare hatasını çoktan anlamıştı.
“Tevbe ettim, Allah rızası için beni bu sudan geçir” diye, deveye yalvarmaya başladı.
Kaynak: Mevlana