I. Dünya Savaşı dünyanın hâkim güçleri tarafından emperyalist amaçlarla başlatılmış bir savaştır. Osmanlı da bu savaşa saldırgan ve  taraf olarak girmiştir. Sadece bu açıdan bakıldığında Osmanlı emperyalist amaçlar gütmüş gibi görülebilir. Ancak detaylar bu konuda fikrimizi değiştirebilmektedir.

 

Öncelikle Osmanlı Devleti savaşa girmek zorunda mıydı? Savaşa girme zorunluluğu yoktu. Hatta İngiltere ısrarla Osmanlı Devleti’nin tarafsız kalmasını istedi. Osmanlı muktedirleri ise savaşa girme zorunluluğu hissettiler ve savaşa girmemeleri halinde kötü sonuçlara maruz kalacaklarını düşündüler.  Bu hissiyatta ve endişede;

1-itilaf Devletleri safında savaşa girmek için İngiltere, Fransa ve Rusya ile yaptıkları görüşmelerin sonuçsuz kalması,

2-İtilaf Devletlerinin Osmanlı’nın desteğini istemedikleri gibi Almanya safında yer almasına da karşı çıkmaları,

3-Osmanlı’nın İngiltere’ye sipariş ettiği savaş gemilerinin parasının ödenmesine rağmen teslim edilmemesi,

4-İngiltere ve Rusya’nın 1908 Reval Görüşmeleri sonrası yakınlaşmaları,

etkili oldu. Osmanlı Devleti önemli bir jeopolitik konuma sahipti ve bu konum boş bırakılamazdı.

 

Osmanlı Devleti 19. Yüzyılda hızla parçalanan ve bu parçalanmayı gerek silahla gerek ıslahatlarla durdurmak için mücadele eden bir devlet konumundaydı. Devletin Avrupa karşısında üç yüzyıllık gerilemesi, kaybedilen savaşlar, yetersizlikler nedeniyle devlet adamları çaresiz ve pasif durumdaydı. Verilen savaşlar eldeki toprakları korumaya yönelikti. Bununla beraber savaşa saldırgan olarak girmesinde toprak kazanma amacı vardı ama bu topraklar yeni kaybedilen Mısır, Kars, Ardahan, Batum topraklarıydı. Buralara saldırma nedeni sadece kaybettiği toprağı geri almak değil Almanya’nın emperyalist ideallerini gerçekleştirmekti.

 

Osmanlı sanayileşememiş bir devletti. Geniş ve önemli topraklara sahipti. Ancak kendi egemenliği altındaki topraklarda bile üretim ve pazarlama konusunda yeterliliğe ulaşamadı. Bu nedenle emperyalist bir politika izleyemezdi. Aksine sanayileşememesi ve güçsüzlüğü sanayileşmiş devletlerin Osmanlı’yı sömürgeleştirmelerine yol açtı. Ancak I. Dünya Savaşı bir paylaşım savaşıydı ve taraflar sanayileşmiş, dünyada etkin hale gelmiş devletlerdi. Taraflar arası sorununun temeli de sömürü yapılacak alanları paylaşma konusuydu. Osmanlı bu savaşta kendi varlığını koruma konusunda yardım alma, uluslararası politikada yalnız kalmama ve kaybettiği toprakları geri alabilme amacıyla savaşta taraf oldu. Kafkas Cephesi’nde Enver Paşa’nın Kafkas hâkimiyeti sağlayarak Pantürkizm ideallerini gerçekleştirme düşüncesi de taarruzlarında etkili oldu. Ancak bu taarruz Kafkaslarda sömürü düzeni kurmaktan ziyade milliyetçilik ve Osmanlı’yı yüzyıllar süren zayıf görünümünden kurtarma düşüncesinden kaynaklanmaktadır.