Okulöncesi ve ilkokul çağında çocuğu olan her velinin, çocuğunun eğitimi konusunda karar verirken, okul seçiminden önce düşündüğü en önemli konu öğretmen seçimidir. Her ne kadar öğretmen seçme konusu, devlet okullarında yasal olarak mümkün değilse de, süreç fiilen tam tersi yönde işlemekte, okulöncesi ve ilkokullarda, veliler belirli bir bağış karşılığında istedikleri öğretmeni seçebilmektedir.

Velilerin, öğretmen seçiminde en önemli kıstasları ise öğrenci yetiştirmede akademik başarıyı yakalamış öğretmen olma kıstasıdır.

Oysa öğrenci, temelde bir insandır ve akademik başarının yanında sosyal, sanatsal, düşünsel ve en önemlisi de kendi yetenekleri doğrultusunda, bütünsel olarak yetiştirilmesi gerekir. Bu noktada veliler çoğunlukla kısa vadeli düşünerek, çocuğun kişisel ve yetenekleri doğrultusunda gelişimini değil, akademik başarısını ön plana çıkaran tercihler yapmaktadır. Veliler bunun yerine, daha bilinçli davranarak, çocuklarının gelişimini bir bütün olarak düşünüp, çağdaş eğitim felsefesine inanan öğretmenleri tercih ettiklerinde hem çocukları, hem de gelecek kuşaklar açısından olumlu değişimlerin önünü açacaklardır.

Bu noktada başka bir nokta da, öğretmenlerin eğitim felsefesi inançlarının, öğrenme-öğretme süreçlerine nasıl yansıdığıdır. Bu konuda öğretmenlerin eğitim felsefesi inançları ile öğretme-öğrenme anlayışları arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Yapılan araştırmada, çağdaş eğitim felsefesi inançlarının yapılandırmacı öğretme-öğrenme anlayışıyla, geleneksel eğitim felsefesi inançlarının ise geleneksel öğretme-öğrenme anlayışı ile ilişki olduğusonucuna varılmıştır(Baş, 2015).

Öğretimin içeriği öğretim programları çerçevesinde düzenlenmekle birlikte, sınıflarda öğretme-öğrenme ortamı, sınıfta oluşan kültür ve öğretme-öğrenme sürecinde işe koşulan yöntem ve tekniklerin çerçevesini, öğretmenin bilgi, beceri, görüş ve inanışları oluşturmaktadır. Sınıflarda farklılığı yaratan da böylece öğretmen olmaktadır. Öğretmenler her ne kadar hizmet öncesi eğitimlerinde bir eğitim felsefesi çerçevesinde eğitilmeseler de, aldıkları eğitimin bütüncül bir sonucu olarak, eğitimle ilgili bazı temel görüş ve inanışlar geliştirmektedirler (Doğanay ve Sarı, 2003).

Öğretmenlerin pedagojik inançları öğretmeyi bir ucunda bilginin transferini, bir diğer ucunda ise öğrencilerin bilgiyi yapılandırma süreçlerini kolaylaştıran uzun bir süreç boyunca farklılık göstermektedir. Öğretmenlerin pedagojik inançları öğretmenlerin sınıfta tercih ettikleri öğretme-öğrenme yollarına karşılık gelmektedir. Bugün, eğitimde birbirine zıt konumda bulunan iki farklı genel öğretme-öğrenme anlayışının olduğundan söz edilebilir. Bu iki farklı öğretme-öğrenme anlayışı; geleneksel öğretme-öğrenme anlayışı ve yapılandırmacı öğretme-öğrenme anlayışı şeklinde ifade edilebilir (Baş, 2015:112).

Baş (2015) tarafından yapılan çalışmada, çalışma grubunu Niğde il merkezinde bulunan altı resmi liseden gönüllü olarak araştırmaya katılan öğretmenler oluşturmaktadır. Çalışmada, katılımcıların %41.39’u erkek, %58.60’ı ise bayandır. Araştırmada, Anadolu lisesiöğretmenleri en büyük grubu oluştururken, bunu mesleki ve teknik lise ve fen lisesi öğretmenleri takip etmektedir.