Birbirimizin kıymetini bilelim, yarın kıymet bilmek için çok geç olabilir. Hiç ölmeyecek gibi yaşamak ama her an ölecekmiş gibi düşünmek gerekir hayatta. Bazen öyle kırarız ki sevdiklerimizi ‘Amaan, ben sonra onun gönlünü alırım.’ Deriz. Peki düşündünüz mü, ya sonra onu bulamazsan? Ya çok geç kaldıysan?...
İnsanlar o kadar bencilleşti ki sadece kendini düşünür oldu. Hatta sadece ‘o’ anını düşünür oldu. Sonra ne olacağını umursamadan… Kalp kırmak kolay, peki ya gönülleri hoş tutmak? Bazen gönülleri de hoş tutmak için çabalasak illa ki içinden huysuz, şımarık, memnuniyetsiz insanlar çıkacaktır. Onları yeteri kadar umursamayın çünkü sizin çabanızı görmüyorlarsa, verdiğiniz değeri de hak etmiyordur.
Bazı insanlar, hayatında olduğu yerini de, insanların gözündeki değeri de bilir ama kıymetini bilmez. Ya da ağır gelir bu değer çünkü alışmıştır kendisine kötü davranılmasına. Belki de içten içe kendisini değersiz görmesinden ya da aksine kendisini daha önemli zannetmesinden de kaynaklı olabilir. Ama her şeye rağmen sizin kıymetinizi bilmeyip, size değer vermiyorsa, o kişi yokluğunuzla cezalandırabilirsiniz. Size nasıl davranılmasını istiyorsanız, öyle davranmalısınız. Kalp kırarsanız, ilerde sizin de kalbinizi kırdıklarında maalesef ki ‘hak etti’ diyecekler. Kalp kırmak kötüdür ve bazen yıllar geçse de vicdan azabı çekilir. Her zaman nezaketli olmaktan çekinmeyin, korkmayın. Çünkü zaten kaliteli bir kişiliğe sahip insanlar size öyle davranacaklardır. Benim fikrimce, diğerlerinin de hayatınızda pek bir rolü olmasına gerek yok…