Eğitim, insanoğlunun öğrenme yeteneğinin oluşmaya başlaması ile ortaya çıkan ve yaşamı boyunca devam eden bir süreçtir. Diğer yandan eğitim bireye kişilik, değer ve yetenek kazandırdığı için bireysel; bireyi toplumsallaştırdığı, toplumsal değerleri koruma, değiştirme ve yenileme işlevini yerine getirdiği için de toplumsal bir etkinlik olarak ele alınmaktadır. Aynı zamanda eğitim, genel anlamda bireyde davranış değiştirme süreci olarak da tanımlanmaktadır.

Eğitimin, temel bir insan hakkı olarak evrensel ölçekte kabul görmesi, insan kişiliğinin tüm yönleriyle gelişmesinde çok önemli bir faktör ve insanların kendilerini gerçekleştirmeleri ve özgürleşmeleri ile doğrudan ilişkili bir süreç olmasından kaynaklanmaktadır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde eğitimin, cinsiyet, ırk, etnik yapı ve ulus gibi ayrımlar gözetilmeksizin her bireyin hakkı olduğu açıklanmıştır. Bildirgenin eğitim hakkı ile ilgili 26.maddesi şöyledir; "Her insanın eğitim görme hakkı vardır. Eğitim parasızdır, hiç olmazsa ilk ve temel eğitim evresinde böyle olmalıdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleki eğitimden herkes yararlanabilmelidir. Yükseköğrenim herkese, yeteneklerinin ve başarılarının elverdiği ölçüde tam bir eşitlikle açık olmalıdır. Eğitim, insan şahsiyetinin tam gelişmesini ve insan haklan ile temel özgürlüklere saygının güçlenmesini amaçlamalıdır. Bütün uluslar ırk ve dinler arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışın korunması yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir. Anne ve babalar, çocuklarına verilecek eğitimin türünü seçmek hakkına sahiptirler."

Eğitim hakkı, pek çok uluslararası belgede diğer insan haklarının ön koşulu olarak yer almaktadır. Diğer insan haklarının kullanılabilmesi ve hak ihlallerine karşı mücadele edilebilmesi, insanların, hangi haklara sahip olduklarını ve bunları nasıl kullanabileceklerini bilmelerine ve anlamalarına bağlıdır. Bu ise öncelikle eğitim ile gerçekleşebilir. Söz konusu belgelerde belirtildiği gibi eğitim hakkı, devletin eğitim olanaklarını herkese nitelikli ve parasız sağlamasını gerektirmektedir. Her tür ve düzey eğitim; sınıf, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, politik görüş, ulus, etnik köken gibi ayrımlar yapılmadan herkese sağlanmalıdır. Eğitim hakkının kullanılmasında, herkese eşit haklar verildiğinden emin olunmalıdır.

Eğitimde fırsat eşitliği; bireyin cinsiyeti, anne-babalarının ekonomik ve toplumsal durumu, yaşadığı çevre, dini, mezhebi, ırkı gibi dış nedenler hesaba katılmadan tüm çocukların, yetenekleri ve ilgileri doğrultusunda eğitim ve öğrenim olanaklarından yararlanması demektir. Başka bir tanıma göre de eğitimde fırsat eşitliği, ayrım yapılmaksızın toplumun tüm bireylerine, yeteneklerini en uygun biçimde geliştirmede eğitim hizmetlerinden eşit ölçüde yararlanma şansının verilmesi şeklinde ifade edilebilir.

Dünyada, eğitimde fırsat eşitliğinin düzeltilememesinin sonuçlarının ne kadar önemli olduğunun altını çizmesi anlamında önemli bir belge olan “Öğrenen Kuşak: Değişen bir Dünya için Eğitime Yatırım” başlıklı rapor, ulusal hükümetlerin eğitim yatırımlarında acilen bir artış sağlamamaları  durumunda düşük gelir düzeyindeki ülkelerde çocukların kuşaktan kuşağa devrolan yoksulluk döngüsü içinde kalacaklarına, yetişkinlik dönemlerinde de toplumlarına ve ekonomilerine katkıda bulunmak için gerekli bilgi ve becerilerden yoksun olacaklarına işaret etmektedir. 

UNICEF Genel Direktörü Anthony Lake’in görüşü şöyledir: “Her ülkede, her mahallede, her evde her çocuğun yalnızca bir sınıfta oturuyor olmanın ötesinde kaliteli eğitim alma hakkı vardır ve bu eğitim, beyin gelişiminde en önemli evreyi oluşturan yaşamın ilk yıllarında başlamalıdır. Gecikmeden, kaliteli ve hakkaniyetli yatırımlar yapmamız gerekir; yoksa potansiyellerini gerçekleştirebilmek için gerekli bilgi ve becerilerden yoksun olarak büyümeye mahkûm bir çocuk kuşağının bedelini ödemek zorunda kalacağız.” Rapora göre 2030 yılında ilkokul ötesinde hiçbir eğitimi bulunmayan 1,5 milyar yetişkin olacaktır.

Eğitimde fırsat eşitsizliğini doğuran nedenler arasında çocukların ailelerinin sosyoekonomik özelliklerinin, yaşadığı bölgelerin farklılıklarının ve cinsiyetlerinin önemli bir etken olduğu bilinmektedir. İlk örnek olması açısından coğrafi bölgeler arasındaki farklılıkların sonuçlarını değerlendirmek ışık tutucu olacaktır. TIMSS-2019 sonuçlarına göre; Türkiye’nin matematik ve fen bilimleri başarı düzeyinde tüm coğrafi bölgelerde genel bir iyileşme gerçekleşmesine rağmen bölgeler arası farklılıkların devam ettiği ve Batı Karadeniz Bölgesi’nde 4.sınıf öğrencilerinde bir düşüş olduğu görülmektedir.

 

BÖLGE ADI

4.sınıf

8.sınıf

2015

2019

2015

2019

DOĞU MARMARA

510

560

456

511

EGE

519

551

461

505

BATI ANADOLU

519

548

469

506

DOĞU KARADENİZ

500

547

460

491

ORTA ANADOLU

501

544

487

501

İSTANBUL

497

540

468

498

AKDENİZ

489

519

487

496

BATI MARMARA

514

514

493

490

BATI KARADENİZ

530

511

493

481

ORTADOĞU ANADOLU

473

496

416

476

KUZEYDOĞU ANADOLU

459

486

465

476

GÜNEYDOĞU ANADOLU

437

477

436

462

 

Şekil 1: Bölgelere Göre Türkiye’nin Matematik Ortalama Başarı Puanlarındaki Değişim.

TIMSS 2019’da matematik ve fen bilimlerinde 4. sınıf ve 8. sınıf düzeylerinde en başarılı bölge Doğu Marmara’dır. Güneydoğu Anadolu bölgesi ise en düşük ortalamaya sahip bölgedir. TIMSS 2015 sonuçlarına kıyasla TIMSS 2019’da Batı Karadeniz hariç tüm bölgelerde 4. sınıf ve 8. sınıf düzeylerinde matematikteki ortalama başarı puanı artmıştır. Batı Karadeniz bölgesinde matematik başarı puanı önceki TIMSS sonuçlarına kıyasla 4. sınıfta 19 puan, 8. sınıfta 3 puan daha düşüktür.

Matematik başarısındaki bu bölgelerarası eşitsizlik, fen bilimlerinde de benzer şekildedir. Fen bilimlerine ait tablo da aşağıdaki şekildedir;

BÖLGE ADI

4.sınıf

8.sınıf

2015

2019

2015

2019

DOĞU MARMARA

509

563

496

530

EGE

515

556

499

526

BATI ANADOLU

510

555

505

527

DOĞU KARADENİZ

500

550

495

528

ORTA ANADOLU

497

551

520

514

İSTANBUL

498

545

501

521

AKDENİZ

489

524

520

517

BATI MARMARA

518

531

526

526

BATI KARADENİZ

524

525

525

511

ORTADOĞU ANADOLU

470

497

456

499

KUZEYDOĞU ANADOLU

457

495

502

497

GÜNEYDOĞU ANADOLU

438

476

468

479

 

Şekil 2: Bölgelere Göre Türkiye’nin Fen Bilimler Ortalama Başarı Puanlarındaki Değişim.

Fen bilimlerinde ortalama başarı puanı TIMSS 2015 sonuçlarına kıyasla TIMSS 2019’da 4. sınıf düzeyinde tüm bölgelerde artmıştır. 8. sınıf düzeyinde fen bilimlerinde ortalama başarı puanı ise dört bölge hariç diğer bölgelerde artmıştır. TIMSS 2015 sonuçlarına kıyasla 8. sınıf fen bilimleri başarı puanları Batı Karadeniz’de 14 puan, Orta Anadolu’da 6 puan, Kuzeydoğu Anadolu’da 5 puan ve Akdeniz bölgesinde 3 puan daha düşüktür.

Hem matematik hem de fen bilimlerindeki sonuçlara bir bütün olarak bakıldığında, her iki sınıf düzeyinde de en başarılı öğrencilerin olduğu bölge Doğu Marmara iken en düşük ortalamaya sahip olanlar Güneydoğu Anadolu bölgesindeki öğrencilerdir. Bu iki bölgedeki öğrenciler arasındaki başarı farkı en çok 4. sınıfta belirginleşmektedir. TIMSS 2019 uygulamasında Doğu Marmara bölgesinde eğitim gören 4. sınıf öğrencileri, Güneydoğu Anadolu’daki öğrencilere kıyasla matematikte 83 puan, fen bilimlerinde ise 87 puan daha yüksek bir başarı göstermiştir.

Bu örnek; eğitimde fırsat eşitsizliğinin bölgeler açısından düzelme olmadan devam ettiğini göstermektedir.

Çarpıcı bir örnek de, Suriye’de iç savaşın başlamasından bu yana en fazla mülteci akınına uğrayan kentlerin başında gelen Gaziantep ve Gaziantep’teki mültecilerin eğitim durumudur. Resmi verilere göre 427 bin Suriyeli mültecinin ikamet ettiği Gaziantep’te 97 bin Suriyeli öğrenci bulunmaktadır.

Gültekin ve arkadaşları tarafından , 2018 yılında yapılan “Gaziantep’teki Suriyeliler” başlıklı geniş çaplı araştırmanın ‘Eğitim Durumu’ bölümünde yer alan veriler özellikle Türkiye eğitim verileri ile karşılaştırıldığında çok çarpıcı farklılıkları olduğunu ortaya koymaktadır. Araştırma verileri şu şekildedir;

Eğitim

Oran %

Okuma-yazma yok

26,4

Okur-yazar

7,3

İlkokul

28,8

Ortaöğretim

25,7

Üniversite

10,8

Lisansüstü

0,9

 

Şekil 3: Suriyeli Bireylerin Eğitim Düzeyi.

Gaziantep’teki Suriyeli nüfusun eğitim düzeyine dair veriler ilk başta şaşırtıcı gibi gelse de Dünya Bankası’nın 2016 yılı oranlarına yakın durmaktadır. Araştırmada vilayet belirtilerek iç savaştan önce yaşadıkları yerle sorulduğunda çoğunlukla ‘Kırsal bölgeler’ cevabı alınmıştır. Dolayısıyla % 26 gibi bir okur-yazar olmayan oranı şaşırtıcı değildir.

Eğitim

Erkek  %

Kız  %

Genel  %

Okuma-yazma yok

16,8

33,7

26,4

Okur-yazar

6,5

7,9

7,3

İlkokul

28,3

29,4

28,8

Ortaöğretim

31,2

21,6

25,7

Üniversite

15,7

6,9

10,8

Lisansüstü

1,5

0,5

0,9

 

Şekil 3: Suriyeli Bireylerin Cinsiyete Göre Eğitim Düzeyi.

Eğitim düzeyi değerlerinde beklenildiği gibi cinsiyet bakımından kadınlar aleyhine bir durum söz konusudur.

(Devamı Yarın)