Tartı-tartılan ve tartışılan ayrımı dikkate alınarak.

Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin, politikaya akılcı, dolayısıyla başarılı müdahalelerini takdir duygularımızla izliyoruz; geçmiş yıllarda müdahalesizliklerini, başarısızlıklarını eleştirel bir tutumla izlediğimiz ve unutmamamız gerektiği gibi.

Unutulmaması gereken bir nokta daha var ki bugün mevcut demokrasi ve ussallık karşıtı iktidarın, demokrasi ve ussallık karşıtı bir iktidar oluşturmasında, sistemleştirmesinde ve pekiştirmesinde şimdi muhalefette bulunan partilerin ve siyasal kişiliklerin ağır bir sorumluluğu vardır.

 Marjinal bir ideolojinin temsilcisi olan bir partinin, kendi dışındaki politik güçleri ülke gündeminden silerek ülkeyi, 20 yıl yönetmesinin ilk koşulu karşıt politik güçlerin yetkinsizliği ve beceri eksikliği değil midir? Günün muhalif güçlerinin bu yetkinliksizlik ve yetersizlikte payı bulunmadığını öne sürmesi ya da paylarına düşen yetersizliği sorumlulukla sahiplenmemeleri yalnızca bu iktidarın yıllardır halkın başına çöreklenmesinde kendi katkılarını bilmemeye devam ettikleri anlamına gelir. Bu değerlendirme daha çok da CHP ve HDP için geçerlidir. Gelecek partisi, Deva partisi ise nereye gittiğini bilmedikleri bir trenden atılana kadar yolculuk yapmalarında kendi sorumlukları olmadığını iddia ediyorlarsa bu doğrudur; Kendi sorumlulukları yoktu, zira özgür değildiler. Özgürlüklerinin vesayeti ve bütün sorumluluk Erdoğan’da idi; bu ise sorumlu olmaktan daha az sorunlu değildir. Elbette bu partilerin ülkeye karşı sorumluluklarını ne derece yerine getirecekleri, bir tür ‘kurmaya’ çalıştıklarını ‘yıkmak’ için sarf edecekleri çabaları belirleyecektir.

Moral bozmak gibi olmasın ama AKP’nin başarısı onun karşıtlarının başarısızlığından başka bir şey değildir. Bu, karşıtlığın en genel yasası iken, en unutulmaması gerekeni de olmalıdır.

OLGUDA OLUŞAN VE SON BULAN

Bir olguyu kuran- var eden, onu bir arada tutan kuvvetlerin organize birliğidir. Bir olguyu yok eden, sonlandıran ise onu bir arada tutan kuvvetlerin her birinin tek tek ve onları bir arada tutan BAĞLARIN çürümesidir.

Usdışı-demokrasi karşıtı iktidar, her usdışı olgu gibi içe doğru çökmekte ve göçmektedir. Bu vurgu şunun için önemlidir, sonlu toplumsal olguların -hatta tabiat olgularının- oluşması ve yok olması iç kuvvetlerin olgusallaşması ve aynı iç kuvvetlerin çürümesinin son-uçlarından başka bir şey değildir.

Usdışı-demokrasi karşıtı iktidarın iç kuvvetlerinin tek tek ve bu kuvvetlerin birliğinin içe doğru çökmesi-göçmesi; yıkılacak, sonlanacak olmasının asıl nedenidir. Bu iç kuvvetler ve bu kuvvetleri bir arada tutan kuvvetlerin çürümesine dışardan etki eden dış kuvvetlerin etkisinin katkısı daha azdır. Elbette dış kuvvet iç kuvvet ayrımı soyuttur, olguda geçerli olan her iki kuvvetin etkileşiminden doğan bileşke kuvvettir. Buradaki dış kuvvet ülke dışından bir kuvvet anlamında değil, ülke içinde, hükümetin dışındaki muhalif politik güçlerde somutlaşan halkın duygusal ya da düşünsel tutumunun oluşturduğu birleşik kuvvettir.  Unutulmamalıdır ki ülke dışının konjonktürel kuvvetleri hiçbir zaman belirleyici olamaz.

Şimdi, usdışı-demokrasi dışı iktidarın hızlanmış kendi içine çökme-göçme sürecine eşlik eden muhalefetin, birlikte ve daha etkin politikası bu içe çöküşün ya da göçüğün, bu son bulmanın yaklaştığının göstergesidir.

Muhalefet, bu içe göçüğü çökertmek için kesin ve çok etkili bir darbeyi -elbette seçimde ve seçim ile vurmak için bütün aklını ve enerjisini bir noktaya toplamalıdır.

Bu nokta neresidir?

Usdışı ve demokrasi karşıtı iktidarın çürümüş iç kuvvetlerinin bağının düğümü Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’dır. Birliğin bağlarının düğümü – Erdoğan’ın sevdiği anlatımla- Erdoğan ‘noktasında’ olduğu için çözülüm ve çöküş de o noktada olacaktır.

Öyleyse çöküş için dışardan vurulacak darbenin bütün enerjisi Erdoğan ‘noktasına’ yöneltilmelidir. Bu ne demektir; cumhurbaşkanlığı seçimi birincil önemdedir, parlamento seçimi önemli ama ikincildir. Önemli olan bu usdışı-demokrasi dışı rejimin bağlantı düğümü olan Cumhurbaşkanlığının el değiştirmesidir. Bu bağ çözülünce bu rejimi birlik halinde tutan bütün kuvvetler çökecektir.

Bu nedenle bu çözülüş-çöküş noktası Erdoğan’a karşı tespit edilecek adayda yansıyacak ve temsil edilecektir. Erdoğan’ın karşısındaki aday ne kadar çok oy alırsa usdışı rejim o kadar kolay çökecek ve yeni rejimin kuruluşu o kadar az sancılı olacaktır. Çünkü bu çöküşle AKP’nin parlamentodaki gücünün matematiksel değeri kalmayacak ve süremeyecektir.

USA UYGUN ADAY İÇİN İLKE

En genelde, bir iş için bir insan ya da bir insan için bir iş konusu düşüncenin önüne konarak tartılırken “Tartışılan ve tartılan ve tartı” nedir? Bu üç öge açık seçik kavranırsa tartışmanın sonucunda daha açık sonuçlara ulaşılabilir. Tartışma denilen etkinlik iki ya da daha fazla kişi arasında olan bir etkinlik gibi düşünülür. Bu tür düşünce, tartışmaya dair kavramsal düşünmeyi kavramamış olduğumuzun açık bir göstergesidir. Tartışma bin kişi arasında yapılsın ya da tek kişinin kafasında yapılsın kişilerin bir tartışması değildir, olguların tartışılmasıdır.

Burada olgumuz, mevcut cumhurbaşkanı ve onun anlayışına göre oluşmuş bir rejimin değiştirilmesi için yapılacak seçim ve bu değişimin cumhurbaşkanı adayıdır.  Tartılan iki yan vardır, birinci terazi kefesinde Erdoğan ve zihniyetinin toplumsal gücü, öteki kefede ise en genelde muhalefetin zihniyeti ve toplumsal gücü + muhalefetin adayının toplumsal gücü. Erdoğan’ın bulunduğu kefede onun kişisel özellikleri ve zihniyetinin gücü birleşmiş haldedir. Muhalefetin adayının bulunduğu kefede muhalefetin toplumsal gücü az çok bellidir ama adayın, bu güce ne ekleyeceği ve bu güçten ne azaltacağı belli değildir.

Hem sorunun kaynağı olan hem de çözümde çözülecek olan düğüm, belirlenecek ilkenin nedenidir. İlkeyi düğüm belirliyorsa bu düğümü parçalayacak en şiddetli darbe kiminle olacaksa ‘aday’ o kişi olmalıdır.

DEVAMI YARIN…