Mecnun Leyla’sının köyüne gitmek için, dişi bir deveye bindi. Bir süre yol aldı. Mecnun’un tek derdi, bir an önce Leyla’sına kavuşmaktı. Dişi deve ise, geride bıraktığı yavrusunu düşünmekteydi ve onun tek derdi ise, geriye dönmekti.
Mecnun bir an dalıp gitse, elinden yuları gevşetse, deve bunu hisseder ve geriye döner geldikleri köye yani yavrusunun olduğu yere doğru giderdi.
Mecnun kendine gelip baktığında, bulundukları yerden çok daha geriye gittiklerini fark ediyordu.
Bu yolculuk iki-üç gün böyle sürdü. Mecnun yıllardır yollardaymış gibi şaşırmış kalmıştı.
Baktı ki bu yol böyle bitmeyecek, deveden indi ve:
“Ey deve!” dedi. “İkimiz de aşığız. Fakat, aşklarımız birbirine zıt, birbirine aykırı! Demek ki biz, birbirimizle yol arkadaşlığı yapmaya uygun değiliz.
Senin sevgin de, yuların da bana uymuyor. O halde en iyisi ayrılalım!” diyerek deveyi bıraktı.
Bu hîkaye de geçen ‘Mecnun’ insan ruhunu temsil ediyor. Ve ruh, Ezelî bir Sevgiliye yani Rabbine muhtaç ve müştaktır. ‘Deve’ ise, nefistir. Maddî arzuların sembolüdür. O da, yavruları olan heveslerin ardında koşmaktadır.
Kaynak: Mesnevî’den Seçilmiş Öyküler
**
Hisset
Ben Değildim
Bir akşam-üstü pencerenden bakıyordun
Ağır ağır, yollara inen karanlığa.
Bana benzeyen biri geçti evinin önünden.
Kalbin başladı hızlı hızlı çarpmaya…
O geçen ben değildim.
Bir gece, yatağında uyuyordun…
Uyanıverdin birden, sessiz dünyaya.
Bir rüyanın parçasıydı gözlerini açan,
Ve karanlıklar içindeydi odan…
Seni gören ben değildim.
Ben çok uzaktaydım o zaman,
Gözlerin kavuştu ağlamaya, sebepsiz ağlamaya.
Artık beni düşünmeye başladığından
Bıraktın kendini aşk içinde yaşamaya…
Bunu bilen ben değildim.
Bir kitap okuyordun dalgın…
İçinde insanlar seviyor, ya da ölüyorlardı.
Genç bir adamı öldürdüler romanda.
Korktun, bütün yininle ağlamaya başladın…
O ölen ben değildim…
– Özdemir Asaf