Yediğimiz gol attığımızdan fazla olunca, kimsenin dile getiresi gelmiyor.

Her ay ihracat rekorları kırıldığını dinliyor ve mutlu oluyoruz. Ama gel gelelim dış ticaretin toplamda geldiği noktayı, hele ki dış ticaret açığını neredeyse hiç konuşmuyor ve tartışmıyoruz.

Kaderimize razı bir şekilde boynumuzu eğip bekliyoruz.

Oysaki analiz etmediğimiz ve üzerine çözüm yolu geliştirmediğimiz sürece hiçbir sorunu çözemeyiz.

Temel nedenin, ithalata dayalı ihracat olduğu, hammadde ve teknoloji üretemeyişimiz ve katma değerli ihracatı yeterince yapamayışımız olduğu, çok bariz, açık ve net. Ama gelin görün ki bir başka sebep ise, BDDK’nın 24 Haziran’daki düzenlemesi.

Ne yazık ki stoğa yönelik ithalat tırmanışını sürdürüyor.

Yapmamız gereken tek şey var; İhracatta öncü olan ilk beş altı sektörü veya ihracatın yüzde 80’ini gerçekleştiren sektörleri, tek tek, ama sadece ihracatlarına bakarak değil, ihracat girdilerini, bileşenlerini inceleyerek analiz edip nasıl ithalata dayalı olmaktan kurtarabileceğimizin üzerine yoğunlaşmalı, hammadde konusunda da yapılabilecekleri tespit etmeliyiz.

Özetlemek gerekirse her sektörün ihracat serüvenini ve üretim durumunu, ithal ihtiyaçlarını ayrı ayrı ele almalı, gerekirse sektörel teşvikler ve sübvansiyonlar geliştirmeliyiz. Tek çıkış yolu da artık bu.

Orta vadeli program içinde epeyce çelişki ve uyumsuzluk var.

Örneğin ihracatın büyümeye katkısı, mevcut ihracat esaslı büyüme iddiasını destekleyecek gibi durmuyor ne yazık ki.

Yine istihdam artışı olması ve işsizliğin azalması da gayri safi hasıladaki küçülme ile paralellik göstermiyor.

Ve yine dış ticaret açığının da artacağı net olarak anlaşılabiliyor.