Bir iki üç derken kitabı yazdık çok şükür. Bizimkisi "Bir Gariplik Hikayesi" koyduk adını da… Merak edenlere bir kaç tanesini anlatalım hikayelerden kısa kısa..

Başarıya giden her yol mübah DEĞİLDİR. Böyle başlayalım…

Bozulan sağlığımızı geri kazanmak için yoldan çevirdiğimiz birinden böbrek, kalp, akciğerini zorla almak doğru mudur? Bu doğru değilse  vatandaşın hali organ kaybından da öte.. Can kaybı. Yada, ayakkabı kutularına para doldurmak, kasayı sıfırlayarak boşaltmak , para kazanmak için hakkımız olmayana göz dikmek, el uzatmak, hırsızlık yapmak?

Hani bilirsiniz meşhur bir YÜZÜK söylemi var ya...Hangi kategoriye veya katakulliye uyar bilemedim...Peki başarılı sayılmayı istediğimiz bir sınavda kopya çekmek midir başarının yolu? Veya kopyaya gerek yok, çünkü diplomaya gerek yok mu diyorsunuz... Adına İntihal dedikleri aşırma bilgi ile  uç, sonrada siyaset koltuğu olmazsa al sana başka bir koltuğa kayyum mu, kaydı mı paraşütle iniş... Maşallah, Beşi bir yerde  aylığa bağlanmak.. Müşteri garantili katmerli kazançlar. Ve başarıya giden her yolun mübah olmadığı ile ilgili verilecek binlerce örnek... Merakımı mazur görsünler kendileri... Damat kayıp, 128 milyar dolar kayıp, Akdeniz'de Arama Gemisi.. Malumun tarifi oldu. Oturacak yeri Şimdilik buldunuz da, yattığınız yerde bu kadar veballe nasıl yatacaksınız "kereste gibi yaşam formundakiler" ?

Birini bırakıp birini söyleyeyim; Ortada aylardır garip gelmeye başlayan birkaç hikaye var CHP’de… Başkansız kalmış koca bir Gaziantep' ten başlayacak olursak, hikayenin garipliğine ilk vurguyu yapmış oluruz sanırım. Bu, ya Gaziantep seçmenini hesaba almamak, ya yaptığın işi doğru yapmamak yada partide iç karışıklık çıkarmak değil de nedir?? Suskunluk hayra yorula…

Peki ya Sn. Ekrem Bey’in muhteşem 8 Mart kadınlar günü çıkışı? Ben Ekrem Bey’in hümanist ve iyi niyetli tavrının hiçbir şekilde kuşkucusu değilim. Ancak, ya kuşku yaratmak  için aportta bekleyenlere ne diyeceksiniz? Zaten hali hazırda bilgisizce ağza alınmayacak, ağzına geldiği gibi konuşan baştan ayağa bir yığın varken, ne yazık ki PKK ya yakınlığı ile ilgili toplumda algısı olan bir partinin eş başkanının da 8 Mart Kadınlar gününü âlânen kutlamayıver be Ekrem Bey. Hee Kutla sorun değil bravo. (sözüm ona) Özgür(!) , demokratik hak sıralamasında dünyada 148. Sıraya yerleşmiş bir Ülkenin en kalabalık şehrinin Belediye Başkanısın. Bravo özgür ol. Kırılma, eğilme, bükülme tamam.. Telefon aç kutla, özel olarak mesajını ilet yada bu kadar tepki görmeyecek başka bir yol bul... Ancak biraz olsun bağlı bulunduğun partinin bu şekilde oy kaybedebileceği gerçeğini de bu kadar göz ardı etme bence.. CHP nin adını oy kaybetmesi için her türlü çamura bulamaktan korkmayan fırsatçılar için bulunmaz kaftanı neden bırakıyorsun orta yere? Bu yol mübah mı sence başarıya gitmek için..? Yada bu bir başarı mı CHP için?

Ve geldik bu günkü son garip hikayeye. Bence en acısı ve en garibi de bu aslında.. “CHP’nin yegâne eseri Anıtkabir. Savaş döneminde, ekonominin küçüldüğü bir dönemde 40 milyon TL’ye mal oldu. O da Marmaray gibi 9 yılda bitti.”  diyen AKP'li Merve Kavakçı'nın eski kocası Cihangir İslam Bey’i bırakın da bağımsız kalsın yahu.. Bu, başarıya gittiğini zannettiğiniz yol mübah değil. Bir ileri iki geri diye bir söz var bilir misiniz? Bir kazanacağız derken iki kaybetmek sizleri nasıl rahatlatıyor ben anlamıyorum. Bir çizgisi vardır siyasi parti dediğinin. Olmalı da… Bu şekilde iç karışıklıklarla, arkası düşünülmeden verilmiş sözde hümanist tavırlarla, bir zamanlar Rahmetli Gazi Mustafa Kemal Atatürk Paşamın mezarına dil uzatanları parti içine almakla bir ileri gittiğinizi mi düşünüyorsunuz bilmem ama iki geri gittiğinizi söyleyen, çevremde bu tarz yaratılan yanlış algılar sebebiyle geri kaçan onlarca seçmen var. Umurunuzdaysa tabi...

Hikaye şimdilik yalnızca garip ama birilerine göre yolunda, hikayenin de sonu pek mübah görünmüyor bilesiniz. Biz ne olursa olsun okumaya devam ederiz bu kitabı, ancak birinci hikayeden sıkılıp kitabı baş ucuna koyanlar, üç beş dakika düşünmenizi naçizane tavsiye ederim...