Eğitim, insanoğlunun öğrenme yeteneğinin oluşmaya başlaması ile ortaya çıkan ve yaşamı boyunca devam eden bir süreçtir. Diğer yandan eğitim bireye kişilik, değer ve yetenek kazandırdığı için bireysel; bireyi toplumsallaştırdığı, toplumsal değerleri koruma, değiştirme ve yenileme işlevini yerine getirdiği için de toplumsal bir etkinlik olarak ele alınmaktadır.
Eğitim aynı zamanda, bireyin ilgi, yetenek, potansiyel ve becerilerinin ortaya çıkarıldığı ve bu doğrultuda yetiştirildiği süreç olarak da görülebilir. Eğitimin, temel bir insan hakkı olarak evrensel ölçekte kabul görmesi, insan kişiliğinin tüm yönleriyle gelişmesinde çok önemli bir faktör ve insanların kendilerini gerçekleştirmeleri ve özgürleşmeleri ile doğrudan ilişkili bir süreç olmasından kaynaklanmaktadır.
Eğitim hakkı, devletin eğitim olanaklarını herkese nitelikli ve parasız sağlamasını gerektirmektedir. Her tür ve düzey eğitim; sınıf, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, politik görüş, ulus, etnik köken gibi ayrımlar yapılmadan herkese sağlanmalıdır. Eğitim hakkının kullanılmasında, herkese eşit haklar verildiğinden emin olunmalıdır.
Bu anlamda MEB, bazı öğrencilerimizin eğitim hakkını engelleyen uygulamalara imza atıyor! Şöyleki;
Milli Eğitim Temel Kanunu’nun ‘Genel Amaçlar’ başlıklı 2.maddesinde, Türk milletinin bütün fertlerini “İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak.” hedefi açıkça ortaya konulmuştur.
Yine eğitimle, bireylere beceri kazanımı sağlamak, ilgi ve yetenek geliştirmek, yaratıcılığı ortaya çıkarmak, topluma yapıcı, yaratıcı ve üretken kişiler kazandırmak amaçlanmaktadır. Bu durum da aynı kanunun 2.maddesinde “Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek” maddesi ile ifade edilmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı bu genel amaçlar doğrultusunda görev ifa etmektedir. Bakanlık, müfredatın hazırlanmasından uygulanmasına, okutulacak derslerin seçilmesinden ölçme-değerlendirmeye kadar eğitim ve öğretimin bütün süreçlerinde yetkili ve sorumludur.
Destekleme ve Yetiştirme Kursları da, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmî ve özel örgün eğitim kurumlarında öğrenim gören istekli öğrenciler ile örgün ve açık ortaöğretim kurumlarından mezun olan öğrencileri desteklemek ve yetiştirmek amacıyla düzenlenmiş ve uygulamaya konulmuştur.
Bütün bu amaçlar ve DYK mevzuatı ortadayken; MEB Ortaöğretim Genel Müdürlüğünün 2022-2023 Eğitim Öğretim Yılı Destekleme ve Yetiştirme Kursları Kılavuzunda yer alan EK-2 belgesine göre sadece Türkçe, matematik, fen bilimleri, fizik, kimya, biyoloji, tarih, coğrafya, dkab, felsefe gibi ifade ve bilgi derslerine yönelik destekleme ve yetiştirme kursu (DYK) açılabilirken; görsel sanatlar, müzik ve beden eğitimi ve spor gibi beceri ve yetenek derslerine yönelik destekleme ve yetiştirme kursu (DYK) açılamıyor! MEB üniversitelerin akademik bölümlerine, fen liselerine, Anadolu liselerine, meslek liselerine ve sosyal bilimler liselerine hazırlanan öğrencileri destekleyip yetiştirmek için DYK açarken, güzel sanatlar ve spor liselerine, konservatuvarlara, üniversitelerin güzel sanatlar bölümlerine, eğitim fakültelerinin müzik, görsel sanatlar ve beden eğitimi ve spor bölümlerine hazırlanan öğrencileri desteklemekten imtina etmektedir.
Bu durum öncelikle mevzuata aykırılık içeren skandal bir uygulama; müzik, görsel sanatlar ve beden eğitimi ve spor alanlarında yetenekli olan öğrencilerin eğitim hakkını engelleyen bir yanlışlık ve eğer bilerek bu kararı aldıysalar bu kararı alan MEB bürokratlarının ideolojik körlükle malul olduklarının bir kanıtı, yok eğer bilmeden bu kararı aldılarsa da cehaletlerinin göstergesidir!
Bu bağlamda 2022-2023 Eğitim Öğretim Yılının henüz başındayken bu yanlışlık düzeltilmeli, bu garabet ortadan kaldırılarak DYK takvimi yeniden açıklanmalıdır.
A.Aydın (2017). Zorunlu Temel Eğitim Uygulaması ve Çözüm Bekleyen Sorunlar.