Tünelin ucundaki ışık illüzyon değil. Tünel illüzyon.

 

Sevgili Yaşamseverler,

Umarım karantina günleriniz bol öğrenmeli ve farkındalıklar edindiğiniz bir döneme dönüşmüştür.

Geçenlerde Instagram’da takip ettiğim bir sayfada şunu gördüm:

“The light at the end of the tunnel is not illusion. Tunnel is.”

Yani,

“Tünelin ucundaki ışık illüzyon değil. İllüzyon olan tünel.”

Ve sarsıldım... Eşime de gösterdim, o da sarsıldı. Aynı frekanstayız demek :)

Yaşam boyunca sıkça kullandığımız bir ifadedir bu. Sıkıntılı bir konuyla ilgili çözüm yolu belirmeye başladığında “tünelin sonunda ışık göründü” deriz.

Ancak yukarıdaki ifade bizi şunu düşünmeye itiyor:

“Ya tünel bir illüzyondan ibaretse? Yani aslında tünel hiç olmadıysa? Tek gerçeklik ışıksa...”

Ferahlatıcı bir bakış açısı, değil mi?

Yaşam süresince olaylarla karşılaştığımızda bu olayların değerlendirmesini ilk yapmaya başlayan tarafımız zihnimizdir. Zihin, geçmiş deneyimlerimizden, teknik yetkinliklerimizden ve etraftan duyduklarından bir sentez yapar ve olan olaya bir anlam yükler. Zihnin görevi, ilkel benliğimizin bizi koruma güdüsünden yola çıkarak temkinli olmak ve “buradan nasıl bir gol yerim?” sorusuna yanıt bulmaktır. Bulur da. Ve bulduğu cevapla çoğunlukla etrafımızda olan biten olayları “sorun” olarak etiketler. İşte yukarıda bahsi geçen tünel bu noktada oluşuyor. Yani zihnin yarattığı bir illüzyondan ibaret tünel.

Peki etrafımızda olan biten olayları “sorun” olarak etiketlemeden evvel, olayların bize neler getirebileceğini, çarpıtmadan, olduğu gibi nasıl görebiliriz?

Zihnimiz gereksiz ve yararsız bir vesvese mi yapıyor?

Tabii ki hayır. Zihnimizin yetkinliklerine ihtiyacımız var. Ancak zinimizin diğer iki tarafımızla uyumlanması gerekiyor. Kalbimiz ve ruhumuz. Tünel, sadece zihnimize teslim olduğumuz noktada oluşuyor.

Zihninizi, kalbiniz ve ruhunuzla uyumladığınız, tünelsiz bir yaşam dilerim.

“Kötümser yalnız tüneli görür. İyimser tünelin sonundaki ışığı görür. Gerçekçi, tünelle birlikte ışığı ve gelecek treni görür.” J. Harris

Sağlıkla kalın,