Bir tarihte ,yanında çalıştığım patronum bana ; “Sana, canımı ,malımı pasaportumu her şeyimi emanet edecek kadar güveniyorum” demişti .

Her ne halde ise Allah selamet versin .

Diğer işyerlerinde de benzer ifadeler duydum gerek yüzüme karşı gerek gıyabımda.. Fiiliyatta da öyle oldu. Bana emanet edilen milyon Avroluk yatırımları yönettim . Şimdi düşünüyorum da  itimat duygusu ve bir insanın vicdanında itimat uyandırmak çok yüksek bir meziyet ve mazhariyettir .

Fakat her yerde en güvenilir olmanın yeterli olmadığı tecrübeler ve hadiseler de yaşamadım değil. Bitip tükenmek bilmeyen , süreçlerin hedeflerin , stratejilerin, planlamaların konuşulduğu, katılanların “ çok önemli bir iş yapıyormuş “ tavrı edasıyla çıktığı toplantılar yapılır. Oysa bütün strateji de hedefler de sahada çalışan ,düşük ücretli mavi yakanın omuzlarında yükselir ...

Bütün bu kurumsallık oyunu da neticede ancak patron bağırıp çağırarak son sözü söyleyinceye kadar sürer... Bir alanda, iş tecrübesi olarak geçen uzun yılları olan bir insan hakkında 2-3 günde ayrılık kararı verilir de, insan yerine konulup , karşısına alıp 5 dakika konuşulmaz, onun da fikri ,savunması alınmaz .

Hakeza, beyni alkol içinde yüzen yöneticiler de gördüm , 75 yaşına gelmiş sizi kendisine rakip görüp işten çıkarttırmaya çalışanları da..

Hafta sonları, telefonuna ,mailine, kati surette cevap vermeyip, yaşanan bir sorunla alakalı, pazartesi sabah gelip mail üzerinden sağa sola yazıp suçlu arayanları da çok gördüm Mâli açıdan , operasyonel açıdan zorda ,zarar sürecinde olan bir firmada , gece gündüz yurt içi ve yurt dışında çalışmalar yapmak suretiyle hazırladığım ve bir çok soruna çözüm mahiyetinde olacağına inandığım bir lojistik proje ile ilgili olarak uzun süre maillerime olumlu olumsuz dönüş yapılmayınca hayal kırıklığına uğramıştım.

Bir zaman sonra muhataplarından biri ile yüz yüze geldiğimde bana ; bu proje bizim üstesinden gelebileceğimiz ,gerekliliklerini yerine getirebileceğimiz bir proje değil” itirafında bulunmuştu.

Sonuçları , şirketlerin kaderini değiştirebilecek başarılar ancak vizyonu , öngörüsü ve planını sonuna kadar uygulama dirayet ve cesaretine sahip yöneticilerin harcıdır . Bir şekilde elde edip , kartvizitlerini iliştirilen ünvanlar , sahip oldukları imkanlar ile rutinin, idareten yapılmak zorunda kalınan sıradan işlerden öteye geçemeyen kimselerin işi değildir ...

Keza , gerek aile, gerek ticari ahlak anlayışım, ekmek yediğim işe bağlılık prensiplerim gereği daima çalıştığım , hizmet verdiğim kurum ve kuruluş için her şeyin en iyisini istedim , temenni ettim. Fakat bütün bunlara rağmen , kurumsal olsun aile şirketi olsun , “yanlışta olsa ben karar veririm benim dediğim olacak “ şeklinde düşünen firma sahibi zihniyetinin önüne geçemedim . Çok güzel projelerim , emek verdiğim çalışmalar uygulama imkanı bulamadan , çekmecelerde arşivlerde kaldı.

İşte , bu lafı, yani “kurumsallık yalanını” ağzından düşürmeyenler için de madalyonun diğer yüzü budur !