Türkiye sosyalist solunda yer alan parti ve grupların en büyük eksikliklerinden biri ‘Devlet’i, özellikle de ‘Kapitalist devlet’i tanıma noktasındaki eksikliktir. 
-Kapitalist üretim sistemi nasıl işler? 
-Kapitalist üretim sisteminin üstyapıya yansıması nasıl olur? 
-Ortaya çıktığından bu yana kapitalist üretim sisteminin değişmeyen, karakteristik bir özelliği var mıdır? 
-Bütün tarihsel aşamalarda toplumsal ilişkileri de etkileyen ve giderek de belirleyen bir süreç olabilir mi? 
Bunlar ve benzer sorular etrafında bir tartışma yapılması ve Türkiye kapitalist sistemini tahlil edecek ve ona alternatif oluşturacak bir sosyalist ütopya/proje/tasavvur oluşturulması gerekiyor.
Bu noktada, kapitalizm için adeta bir arabanın motorunun işlevini görecek düzeyde önemli bir süreç olan sermaye birikimi sürecinden söz etmek ve sermaye birikimi sürecinin nasıl işlediğini, çalışma ilişkilerini nasıl belirlediğini, sermaye birikimi süreci sonucunda her tarihsel dönemde farklı farklı birikim stratejileri ve bu birikim stratejilerine bağımlı olarak ortaya çıkan hegemonya projeleri sürecini irdelemek gerekir. 
Bunu yaparken de N.Paoluzantzas, B.Jessop, D.Harvey gibi günümüz Marksistlerinin irdelediği ‘Kapitalist devlet’ kavramına bakmak gerekiyor. 
Arada kimi farklılıklar olmasına rağmen Paoluzantzas ve Jessop kapitalist devleti, göreli özerk yapıda, sınıf mücadelelerinin, sermaye fraksiyonları arasındaki çatışmaların birer izdüşümü olarak görürler. Devlet aygıtı, sermaye fraksiyonları arasındaki hegemonya mücadelelerinin sürekli sürdüğü ve dönem dönem fraksiyonlar arasındaki güç mücadelesini başat fraksiyonun hegemonyası altında birleştiren tarihsel blokun devlete hakim olduğu bir yapıdır. 
Durağan değil, sürekli hareket halinde bir yapıdır kapitalist devlet.
Sermaye fraksiyonları devlet aygıtını, yaşanan andaki sermaye birikim rejimlerine uygun hegemonya projeleri ile yönetirler.
Kapitalizmde sermaye kavramı, üretim araçlarına sahip olan sınıf ile üretim araçlarından yoksun olan sınıflar, belli metalara sahip olanlar ile bu metalardan yoksun olanlar arasındaki toplumsal ilişkidir. Yani sermaye sosyal ilişkilerin tümünü içeren zengin ve dinamik bir kavramdır. Dolayısıyla sosyal ilişkilerdeki değişimi, dönüşümü açıklayabilecek olan kavram sermaye birikimi kavramıdır. 
Marks; artı-değerin, sermaye olarak kullanılmasına ve tekrar sermayeye dönüştürülmesine sermaye birikimi adını verir.
Yine sermaye birikimi, belli bir süreç için kullanıldığında, süreç boyunca gerçekleşen sermaye birikimi, aynı zamanda toplumsal değişmenin de gerçekleştiği anlamına gelecektir. Sermaye birikimi ve toplumsal değişme birbirlerini belirleyen ve iç içe geçmiş bir ilişkidir. Toplumsal değişimler tarihsel toplumsal bir sistem olarak kapitalizmle ilişkilidir. Buradan anlaşılacağı gibi sermaye birikimi kapitalizmin gelişim ilişkilerini açıklayabilecek bir ilişki biçimidir.
Sermaye birikimi stratejisi kavramını açmak gerekirse; sermaye çevrimi içerisinde göreceği işleve göre sermaye, farklı formlar alır; para sermaye, üretici sermaye ve ticari sermaye buradan doğar. Her bir form bir sermaye fraksiyonu olarak kendi tikel çıkarlarını geliştirmiştir. Ancak sermaye çevrimi içerisinde sermaye fraksiyonları arasında koordinasyonu sağlayacak bir mekanizma yoktur. Bu yüzden her biri kendi çıkarını gerçekleştirirken sermayenin genel çıkarlarına hizmet etmeyebilirler. Bu durumda sermaye birikiminin gerçekleştirilebilmesi için bir birikim stratejisi gerekmektedir. Birikim stratejileri, sermayenin ortak çıkarlarıyla sermaye fraksiyonlarının tikel çıkarları arasındaki çelişkileri uzlaştırmaya ve ortak ekonomik çıkarlar oluşturmaya dayanır. Böylece sermaye çevriminin tamamlanması sağlanmalıdır.
Bu çevrim sağlandıktan sonra, sermaye birikimi rejimine uygun hegemonya projesini oluşturmak gereklidir. Hegemonya, sınıflarla ilişkili olan farklı güçlerin bir sınıfın siyasal, entelektüel ve moral liderliği altında organizasyonudur. Tikel çıkarlarla toplumsal genel çıkarları uzlaştırmak hegemon sermaye fraksiyonunun görevidir. Hegemon sermaye fraksiyonu bu uzlaştırmayı hegemonya projesinin yardımıyla oluşturur. Böylece uzun dönemde hegemon fraksiyonun çıkarlarına hizmet eden genel bir çıkar oluşturulmuş olur. Bu proje ile uyumsuzluk gösteren tikel çıkarlar akıl dışı ve ahlak dışı bulunarak dışlanır, bu çıkarlar peşinde koşanlar ise yaptırıma tabi tutulur. Hegemonya projelerinin yalnızca toplumsal bütünlüğü değil, devletin birliğini ve bütünlüğünü sağlamada da önemli katkıları vardır. Tikel çıkarlarla genel çıkar arasındaki çatışma devlet aygıtı içinde de yaşandığı için  Bir hegemonya projesi üzerindeki uzlaşı, devlet aygıtının değişik kolları içerisindeki ve bu kollar arasındaki ihtilafları sınırlayabilir ve siyasal egemenlik sisteminin yeniden üretiminde bu kolların göreli birliği ile bütünlüğünün ideolojik ve maddi temelini sağlayabilir.
Bu anlamda Türkiye kapitalizmini ve devleti yeterince tahlil etmeden yapılacak muhalif projeksiyonların ayağı havada kalacaktır. Aşmak ve yerine sosyalist bir geleceği kurmayı tartıştığımız Türkiye canlı, dinamik, alt-emperyalizm aşamasına ulaşmış, sermaye ihracı yapabilen bir kapitalist ülkedir. Türkiye dış politikasının aktif ve saldırgan olmasının nedeni de kişilerden ve niyetlerden bağımsız olarak sermaye ihracı, yeni pazarlar bulma ve küresel sermayeye uzun süreden beri eklemlenen sermaye fraksiyonlarının iştahıdır.
Kaynaklar
Bob Jessop. Kapitalist Devlet