Buna “eğri oturup doğru konuşmak” denmez de ne denir?

Bu başarısızlığın ikrarıdır…

Bu gerçeklerin itirafıdır…

 

***

 

“Biz hiçbir zaman AB’ye üye olmayabiliriz.”

Bu kelamılar, bu işin içinde olan ve de bu konuyu en iyi bilen ya da bilmesi gereken Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın ağzından dökülüyor.

 

***

 

Avrupa Birliği…

Bu birliğe girmeyi isteyende var, mutlaka istemeyende. Yıllardır bu birliğe girmenin hayaliyle yaşanlar ne yazık ki, son yıllarda bu hayallerinin suya düştüğünün farkındalar, umutları kalmadı.

 

***

 

Avrupa Birliği…

                                 Demokrasinin, siyasi istikrarın, insan haklarına saygılı toplumların bir araya gelerek ayrı gayrı olmaksızın birlikte yaşamak, birlikte hareket etmek, savunmada birlikte olmak adına kurulmuş bir topluluktur.

Şimdiye kadar bu topluluğa girmek için müracaat edipte bizim kadar oyalanan bir başka ülkenin olduğunu sanmıyorum.

Bunun nedenlerini devletimizi yöneten, her şeyin en iyisini bilen ricallerin düşünmesi gerekir.

 

***

 

Bu konunun içinde olan ve sorumlu olan Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, “Türkiye’nin AB’ye üye olmasını arzu ediyoruz. Üye olması için çalışıp çabalıyoruz. Türkiye’nin üye olması gerekir ama gerçekçi baktığımızda, Avrupa’nın Türkiye’ye yönelik önyargıları, Türkiye’de de Avrupa’ya bakıştaki değişimi düşündüğümüzde, uzun vadede Norveç gibi Avrupa ile iç içe ama üye olamayan bir ülke olmak ihtimalimiz daha yüksek.”

 

***

 

Sayın Bağış, “… gerçekçi baktığımızda Avrupa’nın Türkiye’ye yönelik önyargıları… bu kelamları söylerken sayın Bağış acaba “neden” diye kendi kendine sormuş mu dur? Mutlaka sormuştur ve cevabını da çok iyi biliyordur.

Ve devam ediyor, “Türkiye’de de Avrupa’ya bakıştaki değişimi düşündüğümüzde…” 

Türkiye de Avrupa’ya bakış tarzı değişmiş falan değil. Türkiye’de bu düşüncede olan belli bir zümre var, hatta bu zümre bu işin başından beri var.

O kadar…

 

***

 

“Asya ile Avrupa’yı birleştiren İstanbul’un olimpiyatları alamamasının arkasında ki sebep önyargılardır. Bu önyargıları aynı şekilde AB sürecimizde de görmekteyiz. Avrupa’nın önyargıları bırakıp, gelişmekte olan yeni dinamik ülkeleri kabul etmesi gerekiyor… “  diye devam ediyor Sayın Bağış.

 

***

 

Önyargılar. Önyargılar. Önyargılar…

Neymiş bu önyargılar?..

Avrupa Birliğini önyargılı olmaya iten mutlaka bazı sebepler vardır. Bu sebepleri bizim arayıp bulmamız gerekmez mi?

Neden Avrupa Birliği bize karşı önyargılı? Diyerek, sebepleri arka arkaya sıralasak; listeyi önümüze koyarak Avrupa Birliği’nin bizi neden dışladığını, ipe un serdiğini, sıkıştığında da ağzımıza bir parmak bal çaldığını, bulsak ve bu sebepleri ortadan kaldırsak; Avrupa Birliği bize halen olmaz der mi?

Hayır! Hem de bin kere hayır…

Çünkü Avrupa’ya Türkiye lazım.

Çünkü Avrupa’nın Asya’ya geçiş kapısı Türkiye…

 

***

 

Onun için Avrupa Birliği ne kızı veriyor ne de görücüyü küstürüyor.

 

***

 

Biz bir an evvel Avrupa Birliğinin bize karşı olan önyargısını yıkarak, onlara bizim gerçek bir parlamenter, demokrat, insan haklarına saygılı bir ülke olduğumuza ikna etmemiz, inandırmamız gerekmektedir.

Avrupa Birliğinin yolu buradan geçer…