Gaziantep Valiliği, şehirdeki silah ruhsatı sayısını bizimle paylaşmayı uygun görmedi.

Hatta talebimize “Çıkan olaylar genellikle ruhsatsız silahlardan çıkıyor olabilir. Bu rakamlardan sağlıklı bir yorum yapılamayacağını değerlendiriyoruz.” yorumu yapıldı.

Bizim amacımız; Gaziantep’teki resmi Suriyeli sayılarına göre durum tespiti yaptığımız gibi, şehirdeki resmi kayıtlı silah sayısını ortaya koymaktı. Resmi olarak kaç kişinin Gaziantep sokaklarında silahlı dolaştığına yönelik haberle, bir durum tespiti yapmaktı.

Çünkü son dönemde ciddi anlamda artan asayiş olayları, şehir olarak bir durum analizi yapmamızı gerektiriyor.

Yaşanan olayların büyük bir çoğunluğunun ruhsatsız silahlarla gerçekleştirildiği muhakkaktır. Ama bu durum, vatandaşı kontrolsüz bir şekilde silahlanırken, devletin de bunu ruhsat ile resmileştirmesindeki yanlışı ortadan kaldırmıyor.

Bundan tam 8 yıl önce yine aynı konuya değinmişim. Bakın ne demişiz…

**

Sanırsınız ki köşeyi döner dönmez bir ayının saldırısına uğrayacak.

Ya da elektrik direğinde, üzerine atlamak için tırmanmış leopara karşı önlemini alıyor.

Beline tabancasını takmadan sokağa çıkamamanın başka nasıl bir ruh hali olabilir?

**

Doğru; Şehirler artık vahşi doğadan daha tehlikeli.

Çevremizde bu kadar olay yaşanırken, silahlanmadan kendini koruma imkanın var mı..?

İşte bu düşünce ile her geçen gün silahlananların sayısı artıyor.

Devlet kendi eliyle ruhsatlandırıp, gönderiyor insanların arasına.

Bu defa çevresindeki silahlılardan korunmak için silahlanıyor insanlar…

Ben öleceğime, o ölsün...

**

Lafa geldiğinde çağdaş, modern ve hukuk kurallarının uygulandığı bir ülkeyiz.

Peki neden beline silah takma ihtiyacı duyuyor insanlar?

İnsanlar, neden kendini güvende hissedemiyor?

Devlet eliyle, “ruhsatını al, beline silahını tak” demenin mantığı ne?

Ne için?

Yukarıda söylediğim gibi vahşi bir saldırıya karşı kendini korumak için mi?

Yoksa kıyafetinin bir aksesuarı olarak mı?

Yoksa egosunu tatmin için mi?

**

Gerekli eğitimi veremediğimiz insanımızın, bir de eline silahı verince…

Düğünde keyfe geliyor, ateşliyor silahını;

Eylemlerde gaza geliyor, basıyor tetiğe…

Kavgada sinirler gerilince, atıyor elini beline.

Ve her yıl onlarca kişi serseri kurşunlarla can veriyor…

**

Devletimiz, taşıma iznini verirken, raporlar tamamsa, üzerinde pek de durmuyor neden silah ihtiyacı hissettiğinin.

Korunmak için başvurana, “Doğru, devlet seni koruyamaz” mantığıyla imzalanıyor ruhsatlar…

Keyfe silah taşımak isteyenlere ise, “Al keyiflendikçe sık, sinirlendikçe sık” diye verilmiyorsa, neden sorgulanmıyor silah taşıma talebi?

**

Şu tezata bakalım mesela;

Aracınıza güvenlik birimleri gibi siren, ışık vb. takamazsınız. Yasaktır…

Ama bir güvenlik görevlisi gibi ruhsat alıp, belinizde silahla dolaşabilirsiniz sokaklarda.

Aracınız her yıl muayeneye girerken, siz ruhsatı cebinize koydunuz mu 5 yıl rahatsınız.

Bugün ruhsal durumu müsait olanın 5 yıl boyunca bozulmayacağını taahhüt eder gibi 5 yıllık verilir silah ruhsatları…

Ve biz bugün öfkeli kocasının kurşunlarına hedef olan Ayşe’ye, Fatma’ya, Sevgi’ye ağlarız.

Dün düğün magandasının adını unuttuğumuz kurbanına ağladığımız gibi…

**

Şimdi suçlu sadece o silahı ateşleyen midir?

Cinayetlerde silahı eline tutuşturan azmettirici olarak suçlanırken,

Devlet neresindedir, serseri kurşun cinayetlerinin..?

**

8 yıl önceki yazıdan bu yana hiçbir şeyin değişmediğini görmek,

Düzeltiyorum; Daha da kötüye gittiğini izlemek, ne acı bizim için…

Sahi Sayın Valim;

Madem ruhsatlı silah sayısını paylaşmadınız. Bari 8 yılda ruhsatlı silah sayımızın kaç kat arttığını öğrenelim.

Paylaşın bizimle ki anlayalım hal-i pürmelalimizi…

Hal-i Pürmelal: Hüzünlü, acıklı durum