Profesör Çabalar: Gaziantep şehir merkezine hâkim Jeolojik yapı, “Fırat Formasyonudur.”

Asla unutulması mümkün olmayan ve yıllarca belki de asırlarca konuşulacak, 6 Şubat depreminden sonra bilim adamları, bilirkişiler, yerel yönetimler, siyasiler, şehir planlayıcılarının en çok konuştuğu, tartıştığı mevzu depremde zeminin ne kadar önemli olduğu idi. Zemin konusu gündeme gelince; bilgisine, akademik yönüne çok güvendiğim ve kendi dalında pek çok patenti olan Gaziantep Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Profesörü Ali Fırat Çabalar Hoca’nın bir söyleşisinden bahsetmeden geçmek olmaz.
Ali Fırat Çabalar Hoca depremden tam iki ay önce 6 Aralık’ta, TRT Radyo’da bölgemizde oluşabilecek depremlerle ilgili detaylı bilimsel açıklamalarda bulunmuş. Dikkat çeken bu söyleşide, bakın neleri anlatmış:
Çabalar: “Gaziantep, Antakya ve Kahramanmaraş olmak üzere bölgemizdeki şehirler hangi deprem hattının etkisi altındadır sorusunu cevaplarken, Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesinden başlamak gerektiği kanaatindeyim. Bu ilçe coğrafi konumu nedeniyle özel önem arz ediyor. Zira bu ilçe, Anadolu, Arap ve Afrika levhalarının üçlü itişme olarak adlandırılan birbirine yaklaştıkları bölgede yer almaktadır. Esasen gerçek şu ki, biz yeryüzündeki deprem olgusunu, deprem hareketlerini plaka tektoniği teorisine dayandırırız. Bu teoriye göre litosfer yani katı olan yer on iki kadar rigid plakaya bölünmüştür. Bu plakalarda kısmen sıvı halde ve zayıf astonesfer üzerinde kayarlar. Kıtalarda, bu kayan plakanın birinin içine gömülmüş bir şekilde ve pasif olarak sürüklenirler. Kıtaların kayması ve depremlerin oluşumu aslında bu plakaların kaymasından ibarettir. Bahsettiğim bu üç levhanın, plakanın yani Anadolu, Arap ve Afrika levhalarının etkisiyle oluşan üçlü itişmenin gözlemlendiği Kahramanmaraş Türkoğlu Bölgesinden başlayarak Kuzeydoğu istikametinde Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya ve Elâzığ Ovalarından geçip Bingöl- Karlıova’ya kadar uzanarak Kuzey Anadolu Fay hattı ile buluşan kuşak bizim Doğu Anadolu Fay Hattı olarak adlandırdığımız kuşaktır. Peki Kahramanmaraş Türkoğlu’ndan başlayarak güney istikametinde nasıl bir oluşum olduğunu açıklamam gerekirse; Karasu Vadisi ve Amik Ovasını içine alan bölge; Nurdağı, Fevzi Paşa, İslâhiye, Hassa, Kırıkhan ve Antakya’dan geçip Kuzeybatı Suriye, Lübnan, Ürdün ve İsrail üzerinden en güneyde Kızıldeniz’e kadar uzanan kuşak ise Ölüdeniz Fay Hattı olarak tanımlanır. Ve bu hat yaklaşık 1100 km uzunluğunda ve Dünyadaki önemli diri fay hatlarından biri olarak bilinmektedir. Kısaca, Bölgemiz yani Kahramanmaraş, Antakya ve Gaziantep olmak üzere Ölüdeniz Fay Hattının kuzeyi ile Doğu Anadolu Fay Hattının Batısında yer almaktadır. Bu iki fay hattının etkisini gözlemleyen bölgemizde uzun dönem deprem hareketlerine baktığımız zaman 7 ve üzeri depremlerin olduğunu görmek mümkün. Tarihi deprem kayıtlarından yola çıkarak yapılan istatiksel çalışmalar var. Bunlara dayanarak şunları söyleyebilirim ki, her elli senede, 5 büyüklüğünde deprem olma riski bölgemizde %50 civarında. Deprem ile birlikte can ve mal kaybına yol açan en önemli faktörlerden biri yapıların üzerinde kurulduğu zeminlerin olası deprem yükleri altındaki davranışlarıdır. Dolayısıyla özellikle yapılaşmanın yoğun olduğu şehir merkezlerindeki zemin profilleri dikkate alınarak sahaya özgü depremselliğin ortaya konulması oldukça önemlidir. Yani, her şehir, her bölge ve yaşam alanı için farklı yaklaşımın ortaya konması gerekiyor. Jeolojik yapıya hemen her şehirdeki formasyon ve bunlara bağlı olarak değişen jeoteknik özellikler farklılık göstermektedir. Örneğin Gaziantep şehir merkezine hâkim olan jeolojik yapı literatürde Fırat Formasyonu olarak tanımlanan yapıdır. Beyaz krem renkli nispeten güçlü kayaçlardan oluşmaktadır. Yine Gaziantep şehir merkezinde yaptığımız çalışmalardan zemin etütlerinden şunu gördük: az da olsa, kısmi olarak alüvyon tabakalara rastlanabilir. Bölgedeki diğer illerden Kahramanmaraş’a baktığımızda benzer jeolojik yapı orada da var. Ancak Kahramanmaraş’ta yer altı su seviyesinin Gaziantep’e göre daha yukarıda olduğunu bilinmektedir”
Görüldüğü üzere kıymetli hocamız, 6 şubat depreminden önce bilimsel çok dikkat çekici açıklayıcı, açıklamalarda bulunarak konuyu gündeme getirmiş.
Hocamızın bu söyleşinin ardından ve depremi yaşayan biri olarak, bazı şeyleri hatırlamaya, hafızamda canlanmaya başladı. Çocukken ailemden, büyüklerimden hep şunu duyardım: İbrahimli köyü/mahallesi ile Gaziantep eski otogar ‘a kadar uzanan bölge de yer altı nehri varlığı. Bu yüzden bu bölgelerin daha yeşil olduğu dile getirilirdi. Gaziantep’te yeraltı nehrinin olup olmadığını ancak bilim karar verir. Konunun uzmanı, akademisyenler, jeofizik, jeoteknik mühendisleri, bilirkişilerin çalışmaları bunu ortaya çıkaracak. Ancak çocukluğumdaki eski insanların yeraltı nehrini dile getirmelerinin sebebi neydi? Açıkçası o bölgelerde akademik çalışma yapmak isteyenlere farkındalık yaratmak için bu konuyu gündeme getirmek istedim.