Bana göre kesinlikle doğu değil.
***
Değil olmasına doğru değil
De…
İşin ucunda her ne kadar bir “de” varsa da; bu “de” ben istediğimi yaparım demeye yetmez!
Yetmemeli!
***
Bu içerikte bir yazıyı yıllar önce yazmıştım. Fakat görünen o ki yine yazacağım ve belki de ileride yine yazacağım.
***
Facebook sayfasına “Susuşumuz merminin namluda duruşu gibidir”. Ayrıca duvarında da 25 Haziran 2012 de “Benim ödediğim vergilerle lüks arabalarla gezip, benim ölmeme göz kapatıp, öldürmeme izin vermeyen zevatlar artık uyanın. Sen rahat uyuyasın diye sırtımda 40 kilo yük, aklımda vatanım dağlarda geziyorum”
Yukarıda okuduklarınız, Şırnak’ın Irak sınırındaki Kato Dağında soysuz teröristlerce şehit edilen bu vatanın Gaziantepli evladı Uzman Çavuş 27 yaşındaki CEVDET DENİZ ÖZDEMİR’İN internete düşen sözleri…
Şehidimize Allahtan rahmet acılarının dinmesi mümkün olmayan kederli ailesine de metanet ve baş sağlığı diliyorum.
***
Belki 60 sene önce, belki daha fazla…
Sokağımızın ta öbür ucunda yaşlı şimdi adını dahi hatırlamadığım “bilmem ne nene” ölmüştü.
Kore harbinin en civcivli zamanı…
Babam rahmetlik – sanıyorum – sadece bizde vardı. AGA Marka cırıltısından hiçbir şey anlaşılmayan radyodan “Kore Harbiyle” ilgili haberleri dinlemeye çalışırdı.
O zamanlar radyoda şarkı türkü bilmediğimiz, dinlemediğimiz şeylerdi.
Ve…
O “bilmem ne nene”nin ölümü üzerine tam yedi gün radyoyu açmamıştı. Neden? Sokağımızda bir cenaze vardı.
Babam rahmetliğin yaptığı da “ÖLÜYE SAYGIYDI”
***
VE…
Gaziantepli şehidimiz Uzman Çavuş Cevdet Deniz Özdemir’in ateş düşmüş baba evinde acıların en beteri yaşanırken gözyaşının sel olup aktığı bir sırada 50 metre kadar ilerideki okul bahçesinde bir düğün vardı.
Olur… Aynı ortamda düğünde olur, cenazede olur.
Da…
Düğün sahibinin hele, hele böyle acılı bir ortamda, misafirlerinden özür dileyerek, düğünü yarıda kesmesi gerekmez miydi?
***
Biz böyle hassasiyetleri görmezden gelen nasıl bir toplum olduk.
***
Antep Harbinde “acı zerdali çekirdeği” yiyerek vatanın bir parçası olan bu kenti canını dişine takarak koruyan bir neslin torunları olarak bu bize yakışıyor mu?
Belki diyeceksiniz ki; hani bahsettiğin nesilden Antep’te kaç kişi kaldı… Kalmamış olabilir.
Ama bu kentin örf ananelerine ve insanlığın gereklerine herkes uymalıdır.
***
Yine bu konuyla ilgili acılı bir anımı tekrar yazmadan edemeyeceğim. Halen hatırladıkça yüreğim burkulur, kendi kendimden utanırım.
Yine yıllar önceydi.
Bir yaz günü Adana yolu üzerindeki “Bahçe” yakınlarındaki bir yol üstü lokantasında garsonuyla tartışan 17 – 18 yaşlarında bir delikanlı, o garson tarafından bıçakla vurularak öldürülmüştü.
Karşı apartmanda komşumuz olan ailenin acısı büyüktü. Kolay mı, 17 – 18 yaşlarında bir fidanı kaybetmek. Allah kimseye böyle acıları hele, hele evlat acısı tattırmasın.
İki gün sonra “kelime-i tevhit’e” çağrıldım. Yatsı namazından sonra gittim. Cenaze evinin katına çıktığımda donup kalmıştım. Çünkü tam cenaze evinin karşısındaki daireden – belki de sonuna kadar açılmış – televizyondan gümbür gümbür şarkı türkü sesi geliyordu.
İnsanlığından utanmıştım, “ölüye” karşı yapılan bu saygısızlıktan.
Ölen ölmüştür de yinede; geride kalan acılı insanların “acılarına” saygı göstermeliyiz.