Tarikatların kökleri, fıstık ve zeytin ağacına benzer.
Öyle tohumu toprakla buluştur, hemen meyvesinin yiyemezsin.
Yıllar gerek tohumun yeşerip, meyve vermesine.
Bu günlerin tohumu da 60’lı, 70’li yıllarda atıldı toprak anaya.
Yıllar geçti, sessiz ve derinden.
O tohumların meyvesi şimdi olgunlaşıyor.
Pazarda alıcısı çok.
**
Cennet ve cehennem sloganları…
Din ön planda Allah ile aldatmaları üst düzeye tırmandı.
Şimdi Ablalar nezaretinde kadınlara günah çıkartılıyormuş.
Yani ablalar bir nevi papaz konumuna soyunmuş.
İslam’ın düşürüldüğü hallere bakın.
Yüce dinimiz ne hallere getirilmiş.
**
Öğretmen okulu öğrencilik yıllarımız.
Maarif’te bir kitabevi var.
Arkadaşlar vasıtasıyla tanışmıştım.
Ara sıra paramız olmadığı günler borca defter kalem alır, birkaç gün sonra öderdik borcumuzu.
Bir gün defterimi bittiğinden borca almaya gitmiştim.
Kitabevi sahibi tezgahta.
Ceketimin cebinde o zamanki MİLLİYET gazetesi ile içeri girip, birkaç günlüğüne borca defter istedim.
“SEN BU MİLLİYET GAZETESİ'ni spor için mi alıyorsun?” diye sordu.
“Hayır” dedim.
“ Çetin ALTAN, Refii Cemal ULUNAY VE BURHAN FELEK'İ okurum.”
“Sen bir daha benim dükkanıma gelme, sana bir dosya kâğıdını dahi borca vermem, komünistlerin burada işi yok” diye kovuldum.
Yıllardır düşünürüm; Ben nasıl komünist olmuşum diye?
Meğer kitapçı bir tarikat üyesiymiş.
O yıllarda sahte şeyh ve müritlerinin, ne b.klar yediklerini şimdi daha iyi anlamaya başladım.