Taşı taşa, başı başa vurduk…

Estik gürledik, astık kestik…

Sonuç bağlar gazeli…

 

***

 

Hepimiz biliriz, merhum Nasrettin Hocamızın Timur la olan FİL hikâyesini.

Şehre her gün gönderdiği fillerle şehri tarumar eden Timur un fillerden kurtulmak için ahali toplanarak Nasrettin Hocaya Timur’dan bu fillerin şehre çok zarar verdiğini, kendilerini affetmesini istemesini isterler. Hasrettin Hocamızda hep beraber gidersek olur der.

Hocamız önde ahali arkada Timur ‘un ordugâhına doğru yürümeye başlarlar. Ordugâha yaklaşıldıkça ahali korkusundan bir iki sıvışır. Hocamız tam çadırın önüne geldiğinde döner arkasına bakar…

Tek başına kalmıştır…

 ***

 Dün Suriye’ye çeki düzen vermek için; dur durduğun yerde, durmazsan ben durdurmasını bilirim demek için arkamıza aldığımızı sandığımız dostlarımız; ne yazık ki iş ciddiyete binince birer ikişer sınıştılar.

Ve biz her konuda olduğu gibi yine yapayalnız kaldık.

 ***

 Evet…

Şimdi ne olacak?

Esad ayağına gelen nimeti tepmeyecek kadar akıllı çıktı. Ne yaptı? Kan akmasını engelleyecekse,“Rusya’nın önerisini kabul ediyorum” dedi.

Öneri: “Kimyasal silahların uluslar arası denetime açılması.”

Oysa Rusya da, ABD’de aynı öneriyi getirmişlerdi ama hani Rusya ile müttefikler ya.

Asıl işin garip tarafı. Bu önerinin, dün arkamızda “haydi aslanım bastır” diye bize gaz veren Avrupa ve Arap ülkelerinden de destek bulması.

 ***

 Görünen o ki; Suriye konusunda düşündüklerimiz, heveslerimiz kursağımızda kaldı.

Haydi hayırlısı…