Edebiyat dilinde "BEN" birinci tekil şahıs, "SEN" ikinci tekil şahıs, "O" üçüncü tekil şahıs olarak ,"BİZ","SİZ","ONLAR"  birinci, ikinci, üçüncü çoğul şahıslar olarak tanımlanır.

Bu tanımlamalar toplumsal psikolojideki karşılığı anlamında ki  bencilliğe ve ayrışmaya, ötekileştirmeye dönüşmediği sürece edebiyat dili anlamında kullanılmasında sorun yoktur. Sorun, ben egoizminin hayata geçirilmesinde, dayatmaya dönüşmesinde yatıyor. İnsanlık tarihi,  bu tür ben egoizminden, tek adam ve ben bilirim bencilliği anlayışından kaynaklanan çok acı örnekler  yaşamıştır. Dünya ve bölgesel görünen birçok savaş, milyonlarca insan ve diğer canlıların ölümü ile sonuçlanmıştır. Ne yazık ki insanlık  yaşanan bu acılardan ders almamıştır.

Ben egoizmi veya biz ayrıştırması karşı refleksi doğurmuş, sen ve siz ötekileştirmesine neden olmuştur. Bu anlayış toplumsal yaşama zarar vermiştir. Büyük şair Nazım Hikmet Ran'ın  dizeleri ile  "Bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine" yaşamı savunmak gerekir. Kindar bir nesil yetiştirmek marifet ve önceliğimiz olmamalıdır.

Hak, hukuk, adalet anlayışı ile evrensel değerlere sahip çıkan, bu değerleri hayatının her aşamasına yansıtan insanlar, dünyayı daha mutlu yaşanılabilir bir yere döndürecektir. Bunun sağlamanın tek yolu ailede başlayan, sosyal çevrede ve okulda, yaşamın her anında  sürdürülebilen kaliteli bir eğitim anlayışı ile mümkündür. 

Bu eğitim de,  yaz-boz tahtasına çevirmeden  günün koşullarına göre gelişen-değişen bir eğitim olmalıdır. Hiç kimse dünyaya kötü olarak gelmiyor.İyilikleri çoğaltmadığımızda yerini kötülük alıyor ve sonuçlarından da herkes zarar görüyor. Kötülüğün hem birey için hem toplum için maddi,manevi bir yaptırımı ve acı bir bedeli, vebali varken, iyilik için yaşanacak güzellikler, ödüller vardır. Toplumlar, hiyerarşik bir yapılanma ile yönetilirken iyi yetişmiş liyakat sahibi insanları yönetime getiriyorsa bundan tüm toplum yarar görecektir.Bir toplumda herkes aynı düşünceye tabi ki  sahip olamaz, olmamalıdır.

Bu düşünce farklılığı çatışma kültürüne değil, tartışma kültürüne yansımalıdır. Ancak yöneten, herkese eşit mesafede, tarafsız , bağımsız olmadığı takdirde toplumsal birliğin sağlanamayacağı karşı taraf anlayışının hakim olacağı bir kötü sona gidilir. İnatlaşma, zıtlaşma,karmaşa, gitgide çatışmaya dönüşen toplumsal ayrışma, tarafların tümü için yaşamın kötüleşmesine neden olacaktır. Kaldı ki bundan istifade etmek isteyen fırsatçılara da  gün doğmuş olacaktır. Aklın, bilimin, inanç sistemlerinin hiçbir yerinde olmayan kötülük etme anlayışsızlığı ve davranışını, iyilikleri çoğaltarak, kötüye fırsat vermeyerek güzeli yaşamak elimizde.  

 

                                                                                                                                 M.Sait Köse