Her yerde karşımıza çıkan, bazen bir mendil ile ‘’abla, abla’’ diye seslenen, bazen sırtında kendisinden büyük kutuyla ayakkabımızı boyayıp, temizlemek isteyen çocuklar bunlar. Yüzü, elleri genelde kirli, bazen çok ısrarcı ve her zaman acele eden çocuklar ama çocuklar.
Yaşıtları oyun peşinde koşarken, onlar tanımadıkları insanların peşinden koşarak karnını doyurabilmek derdinde. Dünyanın adaletsizliği ve kirli tarafıyla küçük yaşlarda tanışmalarına rağmen hala umutlu ve mutlu çocuklar.
Birçok kez siz de şahit olmuşsunuzdur, ellerindeki eşyaları bir kenara bırakıp oyun oynadıklarına dedim ya çocuk onlar. Biraz kirli, biraz yorgun ama çocuklar. Onlara dayatılan ya da mecbur kaldıkları bu düzene rağmen bir şekilde hayata tutunuyorlar.
Pazartesi sendromu onları etkilemez, yaşıtları okula gitmemek için hasta numarası yaparken onlar hasta olsa bile işe giderler. Bazılarının eskileri onların giymeye kıyamadığı yeni kıyafetleri olur. Sağlıklı beslenirler ama fastfood isteseler de yiyemezler zaten.
Üşümezler pek, montu olanı nadir görürsünüz. Uslu çocuklardır bir kere, trafikte hep kırmızı ışığı beklerler, araçlar durunca yanaşıp bir şeyler satmak isterler. Çocuklar işte, sokak çocukları.
Ama sokaklar çocuk doğuramaz değil mi?