Son bir haftadan beri eşim ve ben “AKORTSUZ KEMAN RESİTALİ” dinlemekten, bir hal olduk. Her nefes alış verişimizde ciğerlerimizdeki kemanın o yayı, akortsuz teller üzerinde kendine göre nağmeler çıkartarak gelip gidiyor!
Doktor!
Evet, çaresiz doktora gitmek gerekiyor.
Da; ama nasıl?
Özel bir hastane; buna ne yazık ki, bütçemiz müsaade etmiyor. Geriye devlet hastanelerinden birisine gitmek kalıyor.
Gitmesek acı çekiyoruz. Ve de hastalığımızın ne olduğunu bilmiyoruz.
Dr. Ersin Aslan Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Polikliniğine gidiyoruz.
Bir gün önceden randevu aldığımız doktorun kapısının önü kalabalıkça. Zar zor doktorun sekreterine ulaşarak ne yapmamız gerektiğinin öğreniyoruz:
Önce ciğerlerimizin röntgeni çekilecek, Sonra nefesimizin ölçümü yapılacak Ve doktorun kapısında sıraya gireceğiz. ( belki bunda, 65 yaş üstü durumundan dolayı bir öncelik tanınacak!)Röntgen çekilen yer ayrı bir binada. Kapının önünden itibaren uzunlamasına bir koridor ve koridorda kıyamet kopuyor. Tabiri caizse ‘iğne atılsa yere düşmez’ .
Her kapının önünde bir kuyruk… Birde koridorun ortalarından gözükmeyen dibe doğru uzayan ayrı bir kuyruk.
Üzerinde röntgen yazan kapılardan birisinden zar zor içeri girerek ne yapmamız gerektiğini öğrendik.
Koridorun ortasında bir masa varmış. O masadan sıra numarası alınmalıymış(?)
O masaya giden kuyruğu bulmaya çalışırken, aradığım kuyruğun koridorun ortasından uzanan en uzun kuyruk olduğunu öğrendim…
Kuyruğa girdim. 45 dakika kadar adım adım ilerleyerek sıra numarasını alacağım masadan sıra numaramı aldım. Masadaki beyin yönlendirdiği röntgenimizin çekileceği kapının önüne geldim ve ekrandaki sıra numarasına baktım. Ha bu ara saatim 11.40kı gösteriyor.
Ekrandaki numara 175i gösteriyordu. Kendi numarama baktım 229 yani önümüzde 60 kişi var.
Tabii bu arada bizim göğsümüzde ki resital devam ederken ciğerlerimiz patlarcasına öksürüyoruz.
O mahşeri kalabalıktan çıkarak, yeniden doktorun olduğu bölüme geçtik.
Muayene olacağımız doktorun sekreterine: “Röntgende önümüzde şu kadar kişi var. Röntgenden önce nefes testine girsek de, doktor yemeğe kalkmadan bir görüşe bilsek.” Diyecek, olmaz derse de muayene olmaktan vazgeçecek çekip gidecektik.
Sekreter hanım kızımız da aksilik etmeden; “olur, doktor hanım lüzum görürse daha sonra çektirisiniz” diyerek, bizi içeriye buyur etti.
Ve saat 12yi geçe muayenemiz yapıldı. Saat yarıma doğru reçetemizi elimizde Göğüs Hastalıkları Polikliniğinin” kapısından çıktık…
Son zamanlarda hastanelerimizde kuyrukların kalmadığından; vatandaşların beklemeden rahatlıkla tedavi olduklarından bahsediliyor ya…
İşte böyle bir şey!