Tam da unuttuk, acısı azaldı derken; yine bir hüzün, yine yeni bir acı, unutulmamak çok güzel ama şairin dediği gibi ölüm hep bana, bana mı düşer usta.

Korkut Küçükcan’dan söz ediyorum. Bundan tam bir yıl önce: 14 Kasım 2019 günü Gaziantep'in Şahinbey ilçesinde inşaatı süren Akkent Caminin iskelesinin altında kalarak yaşamını yitirmişti.

Henüz 38 yaşındaydı Korkut, mimardı, geleceği vardı, kim bilir bu memlekete neler kazandıracaktı.

Yok şimdi…

Ah ne de yanmıştık…

Bir ben değil, tüm Gaziantepliler acımıştı. Enkaz altından dualarla çıkarılmasını beklemişlerdi.

O günlerde Ankara’daydım.  Haber telefonuma mesaj olarak düştükten sonra telefonum adeta elime yapışmıştı. Sürekli birilerini arayıp, yeni bir haber almaya çalışıyordum.

Neden mi?

Korkut ve ailesi yakınımdı. Hem de, dediğim gibi geleceği olan genç bir beyindi.

Bir gün, ikinci gün derken tam 33 saat cehennemi, yaşamıştım. Telefon telefon üstüne,” hala çıkarılmadı mı, hala enkaz altında mı, neler oluyor,  bu enkaz bu kadar mı çok, sağlığından haber var mı,  ne zaman çıkarılabilir” deyip durmuştum.

Enkaz altından cansız çıkarılmıştı Korkut.

Gaziantep’e döndüğümde defnedilmişti. İbrahimlide kurulan taziye evine giderken de hüzünlüydüm… Bu nasıl acı, Allah’ım daha yaşı kaç ki, henüz 38 yaşında, yakıştı mı şimdi, ah babası, annesi,  eşi, onu sevenler,  gör ki kimler ne durumdalar.

O gün, babası Kemal Küçükcan’a başsağlığı bile dileyememiştim. “Başın sağolsun” demek o kadar ağır gelmişti ki!... 

Sadece: “Acın acımdır” diyebildim. Yıkılmıştı adamcağız. Tabii hep beraber yıkılmıştık. Sanki  Akkent cami iskelesinin altında bizlerde kalmıştık.

Dediğim gibi tam bir yıl oluyor. Bir ihmaller zincirin altında halaa bocalayıp duruyoruz. Dostları, akraba ve arkadaşları 14 Kasım’da Korkut’u mezarı başında, başka bir yerlerde bir araya gelerek onu andılar.  Yani, Korkut’un acısını bir daha yaşadılar.

Akkent camisi mi?

Halaa inşaat halinde !

Hafızalarımızı tazeleyecek olursak, kimilerine göre Türkiye’nin 2 nci büyük camisi olan bu cami,  bir Feto projesiydi.  Kimilerine göre de finansman mağduru bir camiydi. Parasızlık nedeni ile yapılamıyordu. Konuyu tam bilmiyordum. Hala bilmiyorum da…  O günlerde öyle demişlerdi… Bize anlatılanlara göre  “EdaCan İnşaat'ın sahibi Ahmet Selim Ener'in FETÖ üyeliğinden içeri girmesiyle camii inşaatı durdurulmuştu” dediler. 

Bu durdurulma tam 7 yıl sürmüş. Bu caminin inşaatına 2012 yılında başlanmış, 2019 yılına kadar ahşap iskele yerinde bırakılmıştı. Yağmur, güneş, çürüyen bir iskele ile inşaat devam ettirilmeye çalışılmış, sonuç işte şimdi anlatmaya çalıştığımız bu hüzün. Üstelik bu  cami inşaatı inşaat ruhsatsızmış da…

Mevzuata göre ahşap iskelelerin boyu 13 metreyi aşamazmış ama konumuz olan Akkent camii inşaatı 60 metreyi bulan tahta iskelelerle sürdürülüyormuş. Bu gibi inşaatlarda metal iskele kullanmak zorunluymuş…

Konuyla ilgili CHP Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya, Anayasanın 98'inci Meclis İç Tüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince bu camii ile ilgili ihmaller zincirinin araştırılması talebiyle Mecliste bir araştırma komisyonu kurulmasını talep etmişti. Ancak bu araştırma komisyonundan da olumlu, ya da olumsuz hiçbir karar da çıkmamıştı. Anlayabildiğimiz kadarıyla meclis bu ihmaller zincirini görmezden gelmiş, komisyon bile kurulmamıştı.

Hani, “acılar ve kayıplar yaşandığı şekilde kalıyor” diye bir söz vardır. Aynı o şekilde, Korkut’un kaybı ve acısı ile kalakalmıştık. Hiçbir ruhsatı, statik projesi ve daha önemlisi, yani iskele projesi olmayan bu inşaata başlamak Korkut gibi bir değeri aramızdan alıp götürmüştü.

Diyecek başka bir şey yok dedikten sonra, Küçükcan ailesine, Korkut’un iş arkadaşlarına, onu tanıyanlara, sevenlerine sabırlar diliyorum.