“Büyük kurumların küçük adamları…”

Bu tiplerden hem kamu hem de özel sektörde ve her yerde çok sayıda mevcuttur…

Kendilerine, o kurumlarda bir koltuk bir masa ve isimlerinin önüne bir unvan iliştirilmiş bir kartvizit verildiyse, “ben neydim ne oldum “havalarına girerler, işte o zaman bir işin sonu da başlamış demektir .

Kraldan çok kralcıdırlar.

Bir kaos yaratıp kendileri de yine o kaostan beslenir, o kurumda ne kadar önemli ve vazgeçilmez biri olduğunu göstermek ve varlıklarını idame için bu en önemli ihtiyaç ve gerekliliktir.

Hiçbir yoğunluğu, mazereti olmasa bile kapılarda adam bekletmek, telefonlara çıkmamak mesajlara maillere cevap vermemek… Yani kendince insanları aşağılamak en büyük tutkularıdır.

Herhangi bir mali ve finansal sorun olmasa bile, kişi ve kurumların günü gelmiş ödemelerini yaptırmayıp, peşlerinden koşturmak, kendi alacağı için milleti ricacı kılmak bunlara kendilerini önemli hissetmek, yetersizliğini, vasıfsızlığını, aşağılık kompleksini perdelemek için ihtiyaç duydukları şeylerden biridir.

Eski filmlerde, kapıda durup, “Yassah hemşerim “diyen görevlilerden hiçbir farkları yoktur aslında…

Üst yönetimlere yaranabilmek için her türlü ispiyonculuk ve gammazlık vazgeçilmez özellikleridir.

Ve maalesef bu tür 5. Sınıf adamlar, hiçbir katkıları olmayan kurum, şirket ve organizasyonların, yönetimlerin de gözdeleridir. Tam anlamıyla utanç vesilesi kimselerdir.

Alçaklık ve karaktersizlik deyince akla ilk bunlar gelir …

Kendi yarattıkları kaos ortamını, başarısızlığı, düzensizliği ve çarpıklığı nazarı dikkate gösterip, yerlerini ve makamlarını sağlamlaştırmak için, zor zamanlarda yönetimlere, aba altından sopa göstererek “bak çeker giderim ha” tehdidinde bulunmaktan da geri durmazlar…

İşte bunlar, kerametleri kendinden menkul,” büyük kurumların küçük adamları” günümüzde her yerdeler “